6 Ocak 2021 Çarşamba

Ulu Camii ve Külliyesi, Şehzadeler, Manisa

Ulu Camii ve Külliyesi, Manisa'nın Merkez Şehzadeler İlçesi'ndeki Sandıkkale Tepesi yamacında, şehre hakim bir konumda yer almaktadır.
Cami Saruhanoğullarından Fahreddin İlyas Bey tarafından 1366’da yaptırılmıştır. 
Caminin bulunduğu yerde daha önce yapılmış bir Bizans kilisesi bulunuyordu. 
Caminin inşasında bu kiliseye ait mimari parçalar kullanılmıştır.

Yapı topluluğu cami, medrese, türbe ve sıbyan mektebinden meydana gelmiştir.
Manisa Ulu Camisi Osmanlı sanatında revaklı avlu kısmı küçülmüş olarak yeniden ortaya çıkmıştır. Burada küçülmüş halde yeniden ortaya çıkan revaklı avlu cami ile hemen bir planın iki yarısı konumundadır. 
 
Antik çağlara ait yapılardan toplanan mermer blokların yanı sıra kaba yontma taş ve tuğlalardan yapılan cami iki ana bölümden meydana gelmiştir. 
Caminin önünde 17.ooX30.00 m. ölçüsünde bir iç avlu ile15.50x30.00 m. ölçüsünde kapalı, bir bölüm bulunmaktadır. 
Avluda üzeri açık bırakılan bölüm, kapalı olan kısımda kubbe ile örtülmüştür. 
Kuzey yönünde merdivenle çıkılan ve oldukça sade kesme taştan bir portal bulunmaktadır. 
Bu giriş taş kemerlidir ve iki yanında da mihrapçık bulunmaktadır. 
Girişin üzeri yarım kubbe ile örtülmüştür. Bunun üzerinde tek satırlı bir kuşak halinde kitabe nişin batı duvarından başlayarak iç avluya açılan basık kemerli giriş kapısı üzerinde de devam etmektedir.
Kitabenin mealen anlamı şöyledir:
“Bağışlayıcı ve esirgeyici Allah adına mescitleri ibadet yeri kılan Allaha hâmd ve yaratılanların en hayırlısı olan Muhammed Peygambere salât ve selâm olsun.
Hâlen ayakta duran bu güzel mabedin, camii şerifin ve yüce kapının yapılmasına emir veren ve tamamlanması için gayretle çalışan büyük Sultan. Ümmetinin kullarına sahip, ikinci İskender olarak anılan, asilerle uğraşan, kâfirleri kahreyleyen, Allah yolunda savaşan, muzaffer, mansur, mağfiret sahibi, Allahın lütfüyle güçlü Sultanoğlu Sultan, Saruhanoğlu, İlyasoğlu Ulu Sultan İshak Çelebi, Allah devletini daim etsin. 
Sene yedi yüz altmış sekiz h.768 (1368)”.

Caminin iç avlusu yüksek sivri kemerlerin meydana getirdiği revaklar kuzeyde tek sıra, doğu ve batıda çift sıra halindedir. 
Buradan kapalı bölüme geçilen avlunun güneyinde ise revak bulunmamaktadır. 
Bu avlunun doğusunda, yandaki sokağa açılan ve batısındaki medreseye geçişi sağlayan birer kapı daha bulunmaktadır. 
Bunlardan doğu kapısı nişinin üzeri sivri tonoz ile örtülmüştür. 
Bu kapı üzerinde kitabe bulunmamaktadır. Giriş kapısı üzerine iki pencere açılmıştır. 
Avlunun ortasında ise üzeri açık sekiz kenarlı bir mermer şadırvana yer verilmiştir. 
Revaklar tuğla döşemeli olup avlu ile kapı geçitleri zeminden 50 cm. daha yüksektir. 
Revaklar pandantifli kubbelerle örtülmüştür. Buradaki sütunlar üzerinde Bizans ve Roma dönemine ait sütun başlıklarının yanı sıra Türk başlıkları da birlikte kullanılmıştır.
Girişin batsında içeriden çatıya çıkan taş bir merdivene yer verilmiştir. 
Bu sebeple de caminin kuzey cephesinin batısındaki dışarıya çıkıntılı minareye çıkışta bu merdivenden yararlanılmaktadır. 
Minarenin kapısı çatı üzerinde olup gövdesi yeşil, mavi ve sarı renkte tuğlalarla bezenmiştir. 
İç avlunun güneydeki cephe duvarının önündeki kısım revak döşemesinden daha yüksektedir. 
Bu cephenin ortasındaki kemerli bir kapıdan caminin ibadet mekânına geçilmektedir. 
Bu cephede üç kapı vardır ve bunarın iki yanına birer pencere yerleştirilmiştir.

Caminin kapalı bölümü büyük bir kubbenin örttüğü mihrap önündeki sahın ile onun iki yanındaki sahın ile iki tarafındaki ikişer sıra yan ve arka sahından meydana gelmiştir. 
Mihrap duvarına paralel yedi bölümlü ve dört neften meydana gelen camide mihrap duvarına bitişik iki sütun ve altı payenin oluşturduğu sekizgen planın üzerine kemerlerle oturan 10.80 m. çapında pandantifli mihrap önü kubbesi bulunmakta olup, bu bölüm diğer nefleri kesmektedir. 
Kapalı kısmın sahınları yuvarlak sütunlar ve sivri kemerlerin taşıdığı basık kubbelerle üzerleri örtülmüştür. 
İbadet mekânı kuzey cephesindeki pencerelerin yanı sıra doğudaki altlı üstlü altı pencere ile aydınlatılmıştır.
Caminin minberi kündekâri tekniğinde yapılmış olup devrinin en güzel örneklerindendir. 
Günümüzde Manisa Müzesi’nde bulunan minber kapısı üzerinde de bir kitabe bulunmaktadır:
“Ümmetin kullarına malik Ulu Sultan İlyas oğlu İshak Çelebi Nasri aziz olsun, bu mübarek minberin yapımını emretti. Sene yedi yüz yetmiş sekiz .(1376)”

Bunun altında da “Bunu yazan nakşeden, resimlerini yapan Yusuf oğlu Fatih, imal eden de el dikki oğlu Hacı Mehmet” yazılıdır.

Ulu Cami Külliyesi'ne ait Diğer Yapılar

Medrese (Fethiye Medresesi):
Ulu Caminin yapımından on yıl sonra, 1378’de batı yönüne bitişik olarak medrese yapılmıştır. Kitabesinden öğrenildiğine göre medresenin mimarı Emet bin Osman’dır. Mehmet bin Abdülaziz ve Nakşî Yusuf isimli nakkaşlar da medresenin bezemesini yapmışlardır.

Caminin iç avlusunun batı kapısından girilen medresenin ana girişi kuzey cephesindedir. 
Buradaki oldukça sade giriş kapısının önünde sivri taş kemerli bölüm tonoz ile örtülmüştür. 
Kapı üstündeki pencerenin yukarısında da bir kuşak halında medrese kitabesi yerleştirilmiştir.
Kitabe:
“Gazi ve mücahitlerin yardımcısı yüce Sultan Saruhan oğlu İlyasoğlu İshak Han Allah mülkünü daim etsin. Yedi yüz seksen senesinde bu mübarek medresenin inşasını emretti.(1378)”.

Buradaki pencerenin altında ikinci bir kitabe daha bulunmaktadır:

“Gani olan Allahın rahmetine muhtaç Osman oğlu Fakir Emet bu binayı yaptı. 
Allah her ikisini de affetsin.”

Medresenin kuzey cephesindeki giriş kapısının iki tarafında sivri kemerli iki çeşme nişine yer verilmiştir. Bu nişlerin üzerinde de medresenin ikinci katının pencereleri sıralanmıştır.
Giriş kapısından tonoz örtülü kapalı bir bölüm ile üzeri açık medrese bölümlerine geçilmektedir. 
Bu medresede diğer medreselerde olduğu gibi avluyu çevreleyen revaklar bulunmamaktadır. 
Avlunun kuzey ve batısında iki kat halinde tonoz örtülü küçük odalar sıralanmıştır. 
Alt katta odalara girilen bir koridor bulunmaktadır. 
Üst katta da odalar dış duvar tarafındaki koridordan geçilmektedir.

Avlunun güneyinde ortada bir eyvana yer verilmiştir. 
Bunun yanında ise tonoz örtülü kapalı dershane bulunmaktadır.

İshak Çelebi Türbesi:
Ulu Cami medresesinin doğusunda, cami duvarına bitişik olan bölüme sonradan İshak Çelebi’nin türbesi yapılmıştır. 
Bugün cami ile medrese arasındaki geçişin güneyindeki bir kapıdan türbeye girilmektedir.

Türbe giriş kapısı biraz yüksek olup iki yanında kırmızı somaki mermerden iki sütun bulunmaktadır. Türbenin sert ağaçtan kapısı üzerinde cennete girenlere söylenen sözü belirten bir ayet yazılıdır:

“Selâm üzerinize olsun. Ne iyisiniz buraya daimi olarak girin”

Türbe kare planlı olup üzeri köşe pandantiflerinin taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. 
İçerisi batıya yönelik iki alt ve bir üst pencere ile aydınlatılmıştır. 
Caminin duvarı ile iki penceresi türbenin doğu yönünde olduğu gibi kullanılmıştır.

Türbede İshak Çelebi’nin sandukası yanında kime ait oldukları bilinmeyen üç küçük sanduka daha bulunmaktadır.

Sıbyan Mektebi:
Ulu Cami vakfiyesinde ismi geçen sıbyan mektebi günümüze gelememiştir. 
Sıbyan mektebinin caminin karşısında olduğu bilinmektedir. 
Yapı tek kubbeli olup, bir süre ilkokul olarak kullanılmış ve sonra da zamanla harap olmuş ve yıktırılmıştır.

Ulu Cami’nin restorasyonu Vakıflar Genel Müdürlüğü mimarlarından Y.Mimar Süreyya Yücel tarafından 1955-1956 yıllarında yapılmıştır. 
 
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder