Sayfalar

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Ayazma Camii, Üsküdar, İstanbul

 Ayazma Camii, Üsküdar, İstanbul
Ayazma Camii, Üsküdar'da, Salacak'la Şemsipaşa semtleri arasında, Anadolu yakasında, Kocaeli Yarımadası’nın batı kesiminde yer alır.
Camiyi, III. Mustafa 1761 yılında Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya inşa ettirmiştir.
III. Mustafa'nın kendi adı ile anılmadığı için yaptırdığı ilk üç cami hakkında "Birini suya, birini kadıya, birini de veliye kaptırdım" demiştir.
Kadıya kaptırdığı; Kadıköy Camii, Veliye Kaptırdığı: Lâleli Camii, Suya Kaptırdığı ise: AYAZMA CAMİİdir.

Kapısı üzerindeki kitabelerden yapının 1174/1760-61 tarihli olduğu anlaşılmaktadır. 
Kitabe ta’lik hatla yazılmış olup, tarih manzumesi Sadrazam Râgıp Mehmed Paşa’ya, hat ise Şeyhülislâm ve hattat Veliyüddin Efendi’ye aittir. 
Cami kapısının üstündeki yazılarsa; Hattat Seyyid Abdullah’a ve bazı alçı pencerelerin üzerindeki yazılar ise Hattat Seyyid Mustafa’ya aittir.
Üsküdar`da Kızkulesi`nin karşısında ve Marmara`ya hakim bir tepe üzerindedir.

Ayrıca; III. Mustafa’nın, validesi Mihrişah Emine Sultan ve ağabeyi Şehzade Süleyman adına inşa ettirdiği camide batılı mimari tarz egemen olup; caminin inşa edildiği yerde evvelce Ayazma Sarayının bulunduğu, caminin isminin de buradan geldiği bazı kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Ayazma Camii, Üsküdar, İstanbul
Ayazma Camii birkaç defa tamir edilmiş, yıkılan minaresinin yerine iki kez yenisi yaptırılmış, caminin muvakkithanesi ve camiye akar olması münasebetiyle inşa edilen hamamı ve birçok dükkânı da günümüze ulaşmamıştır.
Geniş bir avlunun ortasına oturan cami, İstanbul manzarasına hâkim bir tepe üzerinde olup; batılı mimari öğelerin yanında kullanılan klasik mimari şekiller yapıya farklı bir hava katmıştır.
Dikdörtgen planlı yapının ana mekânı, dört kemere oturtulan bir kubbeyle örtülüdür ve yapının hünkâr köşkü bu ana mekânın sol tarafında, camiye bitişik olarak inşa edilmiştir.
Vaaz kürsüsü, mihrap ve minber süslemesinde kullanılan çeşitli renkli taşlar ve hünkâr mahfilinde kullanılan altın yaldızlı bezemeler güçlü bir işçiliği eseridir.
Oymalı renkli mermerden olan minber ile kırmızı somaki taşından olan mihrap da güçlü işçiliğin yapıya bir başka yansımasıdır.
Geniş avluyu çevreleyen duvarın bir köşesinde mermerden büyük bir çeşme vardır. 
Kitabesinden 1174/1761’de cami ile birlikte yapıldığı anlaşılan bu çeşmenin manzum tarih kitabesi şair Zihnî’nindir.
Çeşme, mermer bir cepheye yapıştırılmış dört köşe bir paye şeklindedir. 
Alt kısmı taş olan avlu duvarında açılan esas kapının önünde taş korkuluklu iki taraflı rampa bulunmaktaydı. 

Yapının haziresinde ise sarayın bazı ileri gelenlerinin mezarı bulunur.
Cami, batı mimarisi tarzında yapılmıştır.
Üç kapılı avludan camiye merdivenle çıkılır.
Minaresi tek şerefelidir.
20 penceresi olan merkez kubbe dört fil ayağına dayanmaktadır.
Tabanı mermerlerle döşenmiştir.
86 adet penceresi vardır.
Minberi oymalı renkli mermerden, mihrabın içi kırmızı somakidendir.
Binanın doğusundaki hünkar mahfilinin duvarlarında İtalyan çinileri yer almıştır.
Haziresinde birçok mezar bulunmaktadır.

Topkapı Sarayı Müzesi arşivinde bulunan 5446 numaralı ve 1172/1758-59 tarihli belgeden caminin yerinde daha önce Ayazma Sarayı ve Bahçesi’nin bulunduğu anlaşılmaktadır. 
Başka bir arşiv belgesine göre 1740’lı yıllarda Ayazma Sarayı iyi durumda olup, onarılarak İran elçisine tahsis edilmiştir.
Camiye vakıf olarak bir hamam ile birçok dükkan ve han yaptırılmış, ayrıca cami, hamam ve avluya bitişik çeşmeye Bulgurlu’dan su getirilmiştir. 

Birkaç kez onarım gören caminin yıkılan minaresi de iki defa yeniden yapılmıştır.


Geniş bir avlunun ortasına yerleştirilen caminin son cemaat yerine yarım daire düzeninde on basamaklı merdivenle çıkılır.

Avlu kapıları üstünde celi hatla yazılmış ayet-i kerimeler bulunmaktadır. 
Son cemaat yeri üç bölümlüdür. 
Esas mekân dikdörtgen planlı olup, dört kemere oturan merkezi bir kubbe ile örtülüdür. 
Sol tarafta yapıya bitişik Hünkâr köşkü yer almaktadır. 
Sokak yönünde taş konsollar tarafından taşınan mekân, sütunlar tarafından taşınan ve iki katlı olan bir galeriyle caminin hünkâr mahfiline bağlıdır. 
Caminin içinde bulunan hünkâr mahfili de sütunlar üzerinde taşınır. 
Altın yaldızlı süslemeler bu bölümün en çarpıcı yönüdür.

Ayazma Cami Avrupa sanat üslubunun etkisinde kalınan bir dönemde yapılmış olmakla birlikte, büyük kemerler içindeki pencereler, Türk klasik mimarisi özelliğini taşımaktadır. 

Minber vaaz kürsüsü ve mihrapta çeşitli renkli taşların zarif birleşmesiyle meydana getirilmiş zengin bir süsleme dikkati çekmektedir.

Ayazma Caminin müştemilatından olan sıbyan mektebi, hamam ve muvakkıthane yıkılmıştır.

Önceleri cami yakınında inşa edilen vakıf dükkânlarından ise sadece bazı izler kalmıştır. 
Caminin duvarlarında küçük konsol çıkmaları üzerinde oturan tam bir Türk köşkünün minyatür modeli biçimindeki kuş evleri görülmektedir. 
Caminin haziresinde ise saraya mensup bir çok kimsenin mezarı bulunmaktadır.

Ayazma Cami, Türk mimarisinde artık yabancı üslubun hâkim olduğu bir dönemin örneği olmakla birlikte, normal ölçüleri aşan yüksekliği ve yapıldığı yerin topografik durumu ile bunu bir kat daha arttıran gösterişli bir görünüme sahiptir. 

Marmara ve Boğaz’ın girişine hâkim oluşu ile şehrin Anadolu Yakasına değişik bir güzellik kazandırmaktadır.

Üsküdar İlçesi, doğuda Ümraniye, güneyde Kadıköy ilçeleri, batı ve kuzeybatıda İstanbul Boğazı, kuzeyde de Beykoz İlçesi’ne komşudur.
İlçe bu sınırlar içinde 35 km’lik bir alan kaplar.
Batısı denizdir.
Kırsal yerleşmesi olmayan Üsküdar İlçesi, 52 mahalleden oluşur. 1918 ve 1924’de ayrı vilayet yapılan Üsküdar, 1926’daki yönetsel düzenlemeler sırasında ilçe yapılarak İstanbul Vilayeti’ne bağlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder