Sayfalar

13 Mart 2011 Pazar

Sümbül Efendi Dergâhı



Bir türbe ziyareti niyetiniz varsa, söyleyin adımlarınıza sizi Kocamustafapaşa'daki Sümbül Efendi Türbesi'ne götürsün. Gelmişken, türbenin avlusunda çay için, camide iki rekat namaz kılın, haziresinde yatanlara bir Fatiha okuyun.
İstanbul sokakları selam verilesi, Allah dostlarıyla dolu bir şehir... İnsan, hangi semte uğrasa, bir velinin dergâhına yahut türbesine rastlıyor. Bazen hangisinin makamına varacağını, ruhuna dualar göndereceğini şaşırıyor. Ama niyette varsa eğer türbe gezmek, haliyle en çok bilinenlere çıkar yol... Eyüp Sultan'a, Aziz Mahmut Hüdai'ye, Sümbül Efendi'ye...
Kocamustafapaşa'yı neredeyse 500 yıldır şereflendiren Osmanlı'nın hatırı sayılır âlimi Sümbül Efendi'nin türbesi, her zaman bir çekim merkezi. Ancak son zamanlarda ziyaretçi sayısı daha da arttı. Gerek Fatih Belediyesi'nin dergâh ve civarı için giriştiği yenilemeler, gerekse Sümbül Efendi Camii'nin genç imamı Hafız İbrahim Yıldız'ın, Kur'an okurken çekilen videolarının internette yayınlanması burayı bir hayli hareketlendirdi. Özellikle pazar günleri, Sümbül Efendi döneminde olduğu gibi sabah namazını müteakiben cemaate çorba ikram edilmesi, camiye ve türbeye olan alakayı daha da artırdı. Sümbül Efendi'nin mekânında secde edip onun hayır duasını almak isteyenler caminin avlusunu dolduruyor.
Halvetiliğin Sünbüliye kolunun pîri
Asıl adı Yusuf Bin Ali olan Sümbül Efendi (Sümbül Sinan), 1452 Merzifon'da dünyaya gelmiş. Küçük yaşlarda Isparta'da ilim öğrenmiş ve Fatih Sultan Mehmet ile II. Bayezid devrinin meşhur âlimi Efdalzâde Hamîdüddîn Efendi'den ders almak için İstanbul'a gelmiş. Sonra da Sadrazam Koca Mustafa Paşa'nın girişimiyle kiliseden camiye çevrilen yere kurmuş tekkesini. Çok âlim yetiştirmiş. Onlardan biri de Zeytinburnu'nda türbesi bulunan damadı Merkez Efendi. Sümbül Efendi, Halvetilik'in Sünbüliye kolunun pîri. 1529'da Hakk'ın rahmetine kavuşmuş ve tekkesinin avlusuna defnedilmiş.
Sümbül Efendi Dergâhı
Sümbül Efendi ve dergâhı Kocamustafapaşa semtinin tam ortasında, etrafı çevrili genişçe bir avluda kurulu. Avlunun üç yerinden semte kapı açılıyor. Kapılardan birinin girişi sağlı sollu hazireyle çevrili. Hattat Hafız Osman Efendi'nin kabri burada. Hazirenin hemen ilerisinde ise Sümbül Efendi'nin türbesi var. Hz. Hüseyin'in kızları da bu türbede yatıyor. Çifte Sultanlar olarak anılan bu kişiler, bir rivayete göre İstanbul'u fethetmek üzere Ashab-ı Kiram'la gelmişler ve Hakk'ın rahmetine kavuşmuşlar. Bir diğer rivayete göreyse Bizans'a esir düşmüşler. Birinin adı Fatma, diğerinin adı Sakine olan Çifte Sultanlar'ın mezarı zamanla kaybolmuş. Sümbül Efendi onların burada yattıklarını keşfetmiş. Sultan II. Mahmut tarafından da şimdiki türbe yaptırılmış.
Çifte Sultanlar'ın mezarının başında ahşap bir yapıyla koruma altına alınan asırlık bir servi ağacı yükseliyor. Servinin, Çifte Sultanlar toprağa defnedildikten sonra, başuçlarına Hz. Cabir tarafından dikildiği tahmin ediliyor. Cami, Bizans döneminde kiliseymiş. II. Bayezid'in isteği üzerine Koca Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiş. Caminin cemaati çok. Özellikle son yıllarda sabah namazlarında bile dolmaya başlamış. Fakat artık cami için bir restorasyon gerekli.
Caminin her iki yanında medrese bulunuyor. Medreseler bugün erkek ve kız Kur'an kursu olarak kullanılıyor ve hafızlar yetişiyor. Caminin, türbeleri karşısına alan avlusunda çay bahçesi ve kütüphane var. Gelenler, bir bardak çay içmeden gitmiyorlar. Külliyede yer alan Sümbül Sinan Tekkesi, bu yıl Fatih Belediyesi tarafından restore edildi ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da katılımıyla açıldı. Ahşap yapı, klasik İslam sanatları derslerinin verildiği bir merkez olarak kullanılıyor. Dergahtan dışarıya çıktığınızda ise Allah muhabbetiyle yoğrulmuş sokaklar duruyor karşınızda ve eski bir Osmanlı mahallesi...

25 Şubat 2011 tarihli Zaman Gazetesi'nin İnternet sitesinden alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder