Sayfalar

10 Nisan 2015 Cuma

Teşvikiye Camii, Şişli, İstanbul

Teşvikiye Camii, Şişli, İstanbul
Teşvikiye Camii, İstanbul'un Şişli İlçesinde bulunmaktadır.
Teşvikiye’de bugünkü caminin yerinde III. Selim tarafından 1209’da (1794-95) yaptırılan bir cami bulunuyordu. 
Abdülmecid’in 1270’te (1854) fevkanî şekilde yeniden inşa ettirdiği mevcut yapı II. Abdülhamid zamanında 1294 (1877) ve 1309 (1891-92) yıllarında onarım görmüştür.
Yapının ilk mimarının Krikor Amira Balyan olduğu tahmin edilmektedir. 
Abdülmecid döneminde Garabet Balyan ve oğlu Nikogos Bey birlikte çalışmış, 1294’teki onarımını Küçük Yorgi Kalfa, 1309’daki yenilemeyi ise Yuvan Efendi yapmıştır. 
Kapı üzerindeki kitâbe 1209 tarihlidir.
Cami bir avlu içinde inşa edilmiş olup eğimli arazide kurulduğu için güney tarafı bodrum kat üzerinde yükselen fevkanî bir yapıdır. 
Harim bölümü 13 × 12 m. boyutlarında kareye yakın dikdörtgen planda gelişir.
Hemen önünde yer alan hünkâr kasrı ve dairesi yaklaşık 24 × 15 m. boyutlarındadır.
Zemin katının bir bölümü son cemaat yeri olarak kullanılan büyükçe bir mekândır. 
Hünkâr kasrının asıl mekânın iki katını aşan büyüklüğü esas caminin ön cepheden algılanmasını engeller. 
Giriş cephesi alışılagelen klasik düzenlemenin dışında farklı şekilde tasarlanmıştır. 
Girişi içeri alınan ön cephede hünkâr kasrı iki yanda dışa çıkıntılıdır.
Benzer düzenlemeler Ortaköy Camii ve Dolmabahçe Camii’nde de görülür. 
Ancak bu camilerde giriş ve kanatlar ayrı kitleler halinde, Teşvikiye Camii’nde ise derin tutulan giriş, iki kanat arasında basamaklarla çıkılan dört adet sütunun taşıdığı yeni lentolu bir düzende ele alınmıştır ve cephede dikdörtgen bir kütle oluşturmaktadır. 
Bu tasarım Batı mimarisinde yaygın biçimde görülmekte olup “portik” diye adlandırılmaktadır. 
Avrupa neoklasik akımının bir özelliği olarak görülen bu uygulama, Teşvikiye Camii’nin Abdülmecid döneminden daha sonraki bir tarihte yapıldığını düşündürmektedir.
Caminin kuzey cephesine bakıldığında burada dinî bir yapıdan ziyade XIX. yüzyıl resmî yapılarının mimari karakterinin yansıtıldığı söylenebilir. 
Girişte kompozit başlıklı mermer sütunların taşıdığı saçak kornişinin üzerinde ortası kemerle çevrili, içinde bayrak ve kılıç olan tuğralı bir arma yer alır. 
Armadaki izlerden aşağıya doğru sarkıtların olduğu ve bunların günümüze ulaşmadığı anlaşılmaktadır. Bunun hemen sağında altı kartuşlu, solunda sekiz kartuşlu kitâbe panoları bulunur. 
Armanın iki tarafında dikdörtgen şeritlerle çevrili iki pilastır vardır. 
Girişin üstündeki pencereler ikinci katın aydınlığını sağlamaktadır.
Ana eksen üzerinde yer alan iki kanatlı kapısı son cemaat yeri işlevini gören ön veya ara mekâna açılır. 
1895 tarihli Yıldız Albümü’ndeki bir fotoğrafta Teşvikiye Camii’n-deki sütunlu alanın camekânla kapatıldığı ve bütün pencerelerin ahşap kepenkli olduğu görülmektedir. Tamamen simetrik planda düzenlenen kuzey cephesinde dâire-i hümâyunun ana girişi sol taraftaki kapıdandır. 
Bunun dışında biri giriş alanında, diğeri son cemaat yerinde olmak üzere birer kapı daha vardır. Üst kata çıkış girişin solundaki ahşap parmaklıklı spiral merdivenle sağlanır. 
Üst kat üçer kemer açıklığı ve üç ahşap dikdörtgen çıkmalarla ana mekâna açılır. Hünkâr dairesinin orijinal düzenlemesi bozulmuştur. 
Alt katta yer alan iki sütun üstte devam ederek mekânı ikiye böler. 
Kuzey cephesinde iki kanatta yer alan ve üçer basamakla çıkılan kapıların üzerleri içlerinde tuğra bulunan beyzî madalyonlar, kıvrımlı dallar ve akant yapraklarıyla süslenmiştir.
Harimden önce enlemesine gelişen ve iki sütunla ikiye ayrılan son cemaat yeri ya da ara mekân denilen bölüm yer alır. 
Sütunların köşeleri pahlanarak sekizgene dönüştürülmüş ve köşeler üçer sıra mukarnasla kareye tamamlanarak bir nevi başlık görünümü sağlanmıştır. 
Tavanlar çıtalarla bölümlere ayrılıp geometrik düzende dekore edilmiştir. Harime öndeki sütunlara benzer iki sütunun yer aldığı üç açıklıkla geçilir. 
Oldukça küçük olan bu alan sekiz dilimli kubbe ile örtülüdür. 
Tamamen kâgir düzenlenen yapıda kubbe ahşap olup dâire-i hümâyun ile kubbe eteği aynı yüksekliktedir. 
Diğer yapılarda bulunan kasnak uygulaması Teşvikiye Camii’nde görülmez, alt yapı kubbeye doğrudan bağlanır. 
Kare alt yapıdan kubbeye geçişte köşelere birer diyagonal köşe lentosu yerleştirilmiş, üçgen köşe alanları düz bırakılarak eliböğründe benzeri eğrisel konsollar destek olarak kullanılmıştır. 
Bu düzenlemenin Osmanlı mimarlığında başka bir örneği görülmez. Ayrıca harimin her köşesinde yüksek kaideler üzerinde mermer taklidi yuvarlak yeşil sütunlar yer almaktadır. Harimin hemen altındaki bodrum katı ibadet alanı haline dönüştürülmüştür.
Yuvarlak kemerli mihrap nişi sade tutulmuş olup iki yanda yivli, korint başlıklı birer pilastır bulunur. 
Kemerin ortasında kilit taşı vurgulanarak üst kısmı ve kenarları altın yaldızlı bitkisel bezemelerle süslenmiştir. 
Nişin üzerinde çerçeve içinde âyet levhası, onun üzerinde akant yaprağı ve kıvrımlı dallardan oluşan tepelik bulunmaktadır. 
Mermer kaide üzerine yerleştirilen ahşap minberin bezemeleri altın yaldızlıdır. 
İki sütunlu kapının hemen üstünde âyet levhası yer alır. 
Köşk kısmı çifte sütunların taşıdığı, pek rastlanmayan kısmen barok, kısmen oryantalist etkili dilimli külâhla örtülerek alemle son bulur. 
Minber korkuluğunda ve aynasında örgülü geçmeler ve istiridye kabuğundan oluşan kompozisyon motifleri görülür. 
Müezzin mahfili son cemaat yerinde olup yerden yükseltilmiş seki halinde ve etrafı parmaklıklarla çevrilidir. 
Ahşap ve beş köşeli vaaz kürsüsü doğudaki iki pencere arasına yerleştirilmiştir. 
Gövdesi altın yaldızlı akant yapraklarıyla süslüdür.
Ana mekânın içi doğu ve batı yönlerinde üçer, kıble yönünde iki yuvarlak kemerli pencere ile aydınlatılır. 
Mihrabın sağından başlayan bir âyet kuşağı kuzey yönü hariç harimi üç taraftan dolaşır. Kubbe içi profilli silmelerle çerçevelenmiş olup içleri barok kalem işleriyle dolguludur.
Kubbe eteğine yakın yerde bitkisel bezemeler yer alır. 
Cami duvarları, taşıyıcı ayaklar, kirişlerin alt yüzeyleri çok renkli kalem işi bitkisel motiflerle bezelidir.
Yine son cemaat yerinde, galeride ve harim bölümünde duvarlar panolara ayrılarak içleri kalem işi bitkisel bezemelerle süslenmiştir. 
Özellikle hünkâr dairesine çıkışı sağlayan merdiven üstündeki tavanda dikdörtgen panolarda ahşap üzerine yapılmış orijinal renk ve desenleriyle renkli kalem işleri vardır. 
Harim kısmında duvarlar ve mekânı ayıran sütunlar 1 m. yüksekliğe kadar fîrûze renkli çinilerle kaplıdır. 
Sütunların çini kaplı alt bölümlerinde sır altı tekniğinde yapılmış çini levhalar bulunur. Pencerelerde vitray kullanılmıştır.
Dış cephede esas cami kitlesi yuvarlak kemerli pencereleri, ortalarındaki kilit taşları ve basık dikdörtgen bodrum kat pencereleriyle klasik bir görünüm sergiler. 
Hünkâr kasrı küçük boyutlu yay kemerli pencereleri, konsollu denizlikleri ve konsollu saçak kornişiyle ana yapıdan ayrılır. 
Camide bütün cepheler silme gruplarıyla düzenlenmiştir. 
Üç cephesi de üçgen alınlıklarla taçlandırılmıştır, alınlıkların köşelerinde akroterler mevcuttur. 
Kubbenin dört köşesindeki ağırlık kuleleri yuvarlak dilimlidir ve taş külâhla tamamlanır.
Bunlardan ikisi yenilenmiş olup eski örnekleri mihrap yönünde bahçede durmaktadır. 
Kurşun kaplı kubbenin alemi altın yaldızlıdır. 
Hünkâr kasrı eski fotoğraflarda kiremit örtülü iken bugün kurşun kaplıdır. 
Cami kısmı muntazam küfeki taşından yapılmış olup hünkâr kasrı, pencere ve köşe silmeleri dışında sıvalıdır. 
Yapının tek minaresi hünkâr kasrının sağındadır, yivli minare gövdesi tek şerefelidir. 
Dikdörtgen kartuşlu şerefe altında yumurta dizisinin de olduğu antik frizler bulunur. 
Taş külâh burmalıdır ve alemle son bulur. 
Teşvikiye Camii’nin geniş avlusunda III. Selim’in 1205 (1790) ve II. Mahmud’un 1226 (1811) yılında tüfekle nişan attıklarına dair nişan taşları vardır. 
Şadırvanı 1992 tarihlidir. 
Mihrabın güneybatısında döneminden kalma küçük bir süs havuzu yer alır, çanakları moderndir.
Üç kapısı olan avlunun asıl girişi Teşvikiye caddesinden sağlanır. 
Teşvikiye Camii’nin güneyinde avlunun köşesinde bir çeşme ve muvakkithâne bulunmaktadır. 
Hadîkatü’l-cevâmi‘de cami anlatılırken çeşmeden de bahsedilerek 1271 (1854-55) tarihi verilir. 
Herhangi bir bezemesi bulunmayan çeşme yalak seviyesine kadar toprağa gömülü olup ayna taşı yoktur. 
Silindirik formda dışa taşkın ve yuvarlak kemerli üç penceresi olan muvakkithâne kubbe ile örtülüdür. Yanında muvakkit için ayrıca meşrutası vardır.
Bu yazı Banu Bilicioğlu, DİA, XL, 57-578’den iktibas edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder