MACARİSTAN'IN KONUMU
- Ali Paşa Camii, Zigetvar
- Budapeşte Camii
- Darüsselâm Camii, Budapeşte
- Gazi Kasım Paşa Camii, Peç
- Hüdâ Camii, Budapeşte
- Malkoç Bey Camii, Şikloş
- Sultan Süleyman Camii, Zigetvar
- Yakovalı Hasan Paşa Camii, Peç
Macaristan Siyasî Haritası
Macaristan Nerededir?
Macaristan bir Orta Avrupa ülkesidir.
Türkiye’nin yedide biri kadar büyüklüktedir.
Denize kıyısı olmayan, Avrupa Birliği üyesi bir ülkedir.
Macaristan, Orta Avrupa ile Balkanlar arasında bir ovaya yayılmıştır.
Türk'lerin son 400 yıllık tarihinde yakın ilişkiler geliştirmiş oldukları bir ülkedir.
2015 yılı verilerine göre Macaristan'ın nüfusu 9,844,686 kişidir.
Yıllara Göre Macaristan'ın Nüfusu
1960 yılında 9,983,967
1970 yılında 10,337,910
1980 yılında 10,711,122
1990 yılında 10,373,988
2000 yılında 10,373,988
2015 yılında 9,844,686
Macaristan'da 25.000 civarında Müslüman yaşamaktadır.
Bu ise Macaristan'ın toplam nüfusu içerisinde %0,25'e takabül etmektedir.
Eski kaynaklarda Macaristan’dan Panonya diye bahsedilmektedir.
Macaristan’ın bulunduğu Tuna havzası ve Karpatlar bölgesi, coğrafi yer itibariyle kuzeyden ve doğudan devamlı gelen istilaların, akınların mecburi geçiş yolu olmuştur.
M.Ö. üçüncü asırda Keltler’in, sonra Daklar’ın istila ettiği Panonya, M.Ö. 1. asrın sonlarında Romalıların hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet M.S. 4. asıra kadar sürmüştü.
Panonya 4. asırda Attila idaresindeki Hunların, 6. asırda da Volga Nehrinin doğusundan Tuna Havzasına kadar gelen Avar Türklerinin istilasına uğradı ve Avarlar burada kuvvetli bir imparatorluk kurdular.
İki yüz elli yıl Orta Avrupa’ya hakim oldular.
Önceleri Şamanist iken giderek Hıristiyanlığı benimsemeye başladılar ve 769’da Charlemagne tarafından ortadan kaldırılan Avar Türkleri, böylece Hıristiyanların özellikle Slavların arasında eriyip kayboldular.
1869 yılında Urallar’ın doğu yamaçları ve Orta Volga arasında yerleşmiş olup, Hazar Türklerinin bir kolu olan Arpatlar batıya göç ederek, Karpatlar ve Tuna havzasını işgal ettiler.
Macarlar’ın asli unsurunu meydana getiren Arpatların güneye ve batıya yaptıkları akınlar, Germen İmparatoru Birinci Otto tarafından önlenince göçebelikten yerleşik hayata geçtiler.
Moğol istilasına kadar Macaristan’da istikrarlı bir devre başlamış oldu.
Orta Asya gelenek ve yaşayış tarzlarını bir süre devam ettiren Arpatlar, Prens Geza zamanında Hunlar ve Avarlar gibi Hıristiyanlığı kabul ettiler.
Türklüklerini tedricen kaybedip Hıristiyanlaşmalarına rağmen, Macaristan’da bugün bile birçok Türkçe kelime ve yer adları kullanılmaktadır.
Mesela, tyuk, (tavuk), birska (bıçak), szakall (sakal), tengez (deniz), sarga (sarı) teknö (tekne), borju (buzağı), sator (çadır) gibi daha pekçok kelime, Macarların Türk asıllı olduklarını bariz bir şekilde göstermektedir.
Moğol istilasından sonra Arpat Hanedanının yerine, yabancı soydan gelen Anju Hanedanı geçti.
1787’den itibaren Macaristan’da idareyi ele alan Sigismund ile beraber bazı fasılalar olmasına rağmen Macar Halkı, Alman asıllı krallarca idare edildi.
Macarlar, Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak için 1396’da 130.000 kişilik bir orduyla harekete geçtiler.
Niğbolu önlerinde Yıldırım Bayezid Han (1389-1402) karşısında ağır bir mağlubiyete uğradılar.
Ancak bundan sonra, devamlı surette, bizzat veya yardımcı olarak Osmanlı fütuhatını engellemeye çalıştılar.
1526’da Mohaç’ta Macar ordusu Osmanlılara tekrar mağlup oldu ve Orta Macaristan fethedildi.
Macaristan Osmanlı hakimiyeti altına girmişse de bu hakimiyet tam olarak kurulmayıp, Transilvanya ve Karpatlar bölgesi Osmanlı tabiiyetinde kalmak üzere Prens Zapolya’ya verildi.
Kuzey ve kuzeybatı Macaristan Avusturya’da kaldı.
Zapolya’nın ölümüyle halefi ve varisi Janos isimli bir çocuğa taç giydirilince, Osmanlılar Avusturya’ya fırsat vermeden buraya yerleşmek için, Macaristan’ın tamamı Osmanlı eyaleti haline getirildi ve Budin Beylerbeyliğine bağlandı.
Macaristan 1699’daki Karlofça Antlaşmasına kadar 165 sene Osmanlı hakimiyetinde kaldı.
Osmanlıların Macaristan’daki hakimiyet devirleri, bugün bile hasreti çekilip çeşitli vesileler ile bunun ifade edildiği tam bir huzur, sükun, adalet ve imar devri oldu.
Burada görev yapan Osmanlı paşa ve devlet adamlarının da yaptırdıkları başta hamamlar olmak üzere pekçok eserler büyük bir yekun teşkil etmekte olup, Macaristan’ın Avusturya idaresine düştüğü zaman yapılan tahribata rağmen bazıları günümüze kadar gelebilmiştir.
O devirlerde mezhep savaşları ile çalkalanan Avrupa’da, Macaristan başta olmak üzere, Osmanlı toprakları Protestanların sığınak yeri oldu.
Osmanlı-Macar münasebetleri sosyal ve iktisadi, her sahada gelişti ve Macaristan’da Osmanlı kıyafetleri giymek moda oldu.
1604’teki Osmanlı-Avusturya savaşında Macarlar Osmanlıların yanında yer aldılar ve kurulan Erdel Beyliği içişlerinde bağımsız ancak, Osmanlı Devletine tabi olmak üzere Macarlara verildi.
Macaristan 1689’da Avusturya’nın eline geçtikten sonra da bağımsızlık hareketleri Osmanlılarca desteklendi.
1682-1684’te İmre Thököly’nin, 1703-1711’de Ferenc Rakoczi’nin bağımsızlık hareketleri başarısızlıkla sonuçlanınca diğer isyancılar ile beraber Osmanlı Devletine sığındılar.
Thököly İzmit’te, Rakoczi Tekirdağ’da ölene kadar misafir muamelesi gördüler.
150 yıl sonra Osmanlı Devletine gelen Macar heyeti, Tekirdağ’a yerleştirilen mültecilere verilen araziyi satın almak için kendilerine müracaat eden Türk köylülerine hayran kaldılar.
Rakoczi’nin arkadaşı Kelemen Mikos’un yazdığı ve mültecilerin hayatını anlatan Türkiye Mektupları isimli eseri bugün Macar tarihi ve edebiyatının kaynak kitapları arasında sayılmaktadır.
Macaristan'ın Fiziki Yapısı
Ülkenin tamamı oldukça alçak olup, en yüksek tepeler 900 ila 1000 metreyi aşmamaktadır.
Macaristan, 4 tabii bölgeye ayrılır.
Büyük faylar, volkanik akıntılar ve sıcak su kaynaklarıyla bölünen batıdan kuzeydoğuya doğru 400 km boyunca uzanan Macar Sırtı denilen bölge, bunlardan birincisini teşkil eder.
Bu dağlık bölge, üçe ayrılabilen ova bölgeleri karşısında duvar gibi durmaktadır.
Bu ova bölgeleri; Tuna ötesi (Transtuna) bölgesi, Tuna Tisza nehirleri arasındaki bölge ve Tisza ötesi bölgesi (Trantisza)dir.
Tuna’nın batısındaki bölgelerden meydana gelen Transtuna, Avusturya sınırındaki Alplerin son yamaçlarını, Mecsek tepelerini, Kisalföld ve Mezaföld ovalarını ihtiva eder.
Tuna ve Tizsa nehirleri arasındaki bölgenin kuzeyindeki topraklar kumlu, güneyindekiler ise kaygandır.
Tisza Nehrinin doğusunda yani Trantisza bölgesinde Büyük Ova bulunur.
Ülkeden geçen iki büyük nehir vardır.
Bunlardan birincisi olan Tuna Nehri, 2850 m uzunluğunda olup, uzunluğu itibariyle Volga’dan sonra Avrupa’nın en uzun nehridir.
Macaristan’ı baştanbaşa ikiye bölen Tuna Nehri, Karadeniz’e dökülmeden önce sekiz ülkeden geçer.
Macaristan büyük bir nehir olan Tuna sayesinde zümrüt gibi güzel tabii zenginliklere sahiptir.
Budapeşte, Tuna’nın iki yakasında kuruludur.
İkinci büyük nehir Tisza ise, 968 km uzunluğunda olup, Ukrayna’da Karpatlardan doğar, Yugoslavya’daki Karlofça yakınlarında Tuna ile birleşir.
Macaristan’ın güneyinde, kuzeydoğudan güneybatıya 90 km boyunda genişliği 10 ila 15 km olan ve Macar Denizi denilen Orta Avrupa’nın en büyük gölü Balaton bulunur.
Avusturya-Macaristan sınırında ise derinliği az, buna karşılık 200 km2lik bir yüzölçüme sahip olan Neusiedle Gölü yer alır.
Bu gölün büyük kısmı Avusturya’ya aittir.
Macaristan İklimi
Avrupa’daki merkezi durumu sebebiyle denizden uzak olan Macaristan’da kara iklimi hüküm sürer.
Yıllık yağış ortalaması 700 mm civarındadır.
Yağış farkları batıdan doğuya gidildikçe azalır.
Hassaten Büyük Ovanın bazı kısımları, kuraklık sebebiyle sıkıntı çeker.
Bu toprakların değerlendirilmesi sulamaya bağlıdır.
Sıcaklık en soğuk ay olan ocakta -1°C ile 3°C arasında, en sıcak olan temmuzda ise 19°C ile 23°C arasında değişir.
Macaristan'ın Tabii Kaynakları
Macaristan, hammade ve enerji kaynakları bakımından fakirdir.
Madenlerinin en önemlisi Vertes Dağlarından çıkarılan boksittir.
Boksit üretiminde Avrupa’da ikincidir.
Pek az maden kömürü Pécs yakınlarında, linyit Dorag’da ve Tatabanya’da, Tuna ötesinde ve Slavokya sınırında işletilmektedir.
Romanya sınırında önemli ölçüde tabii gaz, Balaton Gölünün batısında petrol çıkarılmaktadır.
Nisbeten az miktarda manganez ve uranyum yatakları da vardır.
Macaristan sıcak su kaynakları bakımından oldukça zengin olup, bunlardan bir kısmı tıbbi değer taşımaktadır.
Özellikle Budapeşte veBudin, dünyanın en güzel kaplıcalarına sahiptir.
Böyle 100’ü aşkın sıcak su kaynağı Budin içinde ve civarında mevcuttur.
Tuna ötesi topraklarının ve dağlarının bitki örtüsü yaprakları dökülen ormanlardan (meşe, kayın, ıhlamur, kestane) meydana gelmiştir.
Fakat bunlar bozkır şartlarının hüküm sürdüğü Büyük Ova yakınlarındaki arazide aniden kaybolur.
Önceleri Macaristan’da başka yerde bulunmayan bazı balıklar, büyük av hayvanları ve çok sayıda göçmen kuşlar bulunuyordu.
Günümüzde bunların çoğunun nesli tükenmektedir.
Fakat hala bazı enteresan kuşlara (mesela siyah leylek) ve memeli hayvanlara (vaşak, kurt gibi) dağlarda ve Büyük Ovanın uzak köşelerinde rastlanmaktadır.
Macaristan'da Nüfus ve Sosyal Hayat
10.000.000 civarında nüfusa sahip Macaristan, nüfus dağılımı bakımından üç büyük tarihi ve ekonomik bölgeye ayrılır.
Tuna ötesi (Transtuna), Büyük Ova ve Kuzey yüksek arazisi nüfusun takriben % 48’i Büyük Ovada, % 38’i Tuna ötesinde, % 14’ü de kuzey yüksek arazisinde yaşamaktadır.
Macar halkının % 45’i şehirlerde, % 55’i köylerde yaşar.
Kilometrekare başına nüfus yoğunluğu 93 kişidir.
En büyük şehri, sanayi ve kültür merkezi Budapeşte olup, nüfusu 2.115.000’dir.
Macaristan etnik yapısı itibariyle Orta Avrupa’nın en homojen devletidir.
Nüfusun % 97’si Macar’dır.
Macarca, Fin-Uygur dil ailesine dahil olup, ülkenin resmi dilidir.
Macaristan’da az miktarda Almanlar, Slovaklar mevcuttur.
Nüfusun % 67’si Katolik, % 28’i Protestan, % 3’ü Ortodoks, % 2’si Yahudidir.
Mecburi eğitim 6 yaşında başlar ve en az 8 yıl devam eder.
Ülkede 16 civarında üniversite, 75’i aşkın yüksek teknik okul mevcuttur.
Macar halkı ancak çok küçük bir oranda özel mülkiyet edinme hakkına sahiptir.
Üretim mallarının hemen hemen hepsi devlet kontrolündedir.
Macaristan'da Siyasi Hayat
Macaristan’da ilk yazılı anayasa, 18 Ağustos 1949’da kabul edildi.
Anayasaya göre devlet bir halk cumhuriyetidir.
Devlet gücünün en yüksek organları, parlamento (milli meclis) ve başkanlık konseyidir (hükumet yönetim kurulu).
Tek meclisli parlamentonun 349 üyesi, başkanlık konseyinin 21 üyesi vardır.
Başkanlık konseyi üyeleri, parlamentodan seçilir ve parlamentoya karşı sorumludur.
En üst idari merci, bakanlar kurulu olup, üyeleri hükumet yönetim kurulunun tavsiyesi üzerine parlamento tarafından seçilir ve azledilir.
Başkanlık konseyinin başkanı Macaristan’ın devlet başkanıdır, bakanlar kurulu başkanı ise başbakan gibi görev yapar.
Mahalli, ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetler, bir üst seviyedeki bölge otoritesine karşı sorumlu olan konseyler hiyerarşisiyle yönetilir.
Macaristan, 19’u komita ve beşi komita statüsünde olmak üzere 24 idari üniteye bölünmüştür.
Bunların konseyleri doğrudan doğruya bakanlar kuruluna karşı sorumludur.
Adalet işleri anayasa mahkemesi, yüksek mahkeme ve komitaya, belediyeye ve mıntıkaya ait mahkemelerce yürütülür.
Anayasa mahkemesi ve yüksek mahkemenin hakimleri, beş yıllık süreyle parlamento tarafından, diğer hakimler ise üç yıllık süreyle mahalli konseyler tarafından seçilir.
Savcı başkanı, altı yıllık süreyle parlamento tarafından seçilir ve buna karşı sorumludur.
Komünistlerin iktidarı ele geçirdiğinden 1990’daki seçime kadar, bütün genel seçimlerde, sadece komünistlerin hakim olduğu bir partinin seçim listesi oy kullanma hakkı olanlar tarafından tek liste olarak kullanılmakta idi.
1989’da Komünist Parti feshedildi. 1990’da yapılan seçimi Merkez Sağ Parti kazandı.
Parlamento, yasama yetkisini sadece hükumetin kanun tasarılarını tasdik etmekte kullanır. Bakanlar kurulu ekseriya, parlamentonun tasdikine sunmadan resmi emirler yayınlar.
Ekonomi
Tabiat şartları tarım için elverişli bir durum arz eder.
Toprakların % 67’si işlenmeye elverişli, % 15, 3’ü çayır ve otlaklardır.
Toprağın % 97, 6’lık bir kısmı devlet çiftliklerine ve kooperatiflere ait olup, devlet sektörünün elindedir.
Esas tarım ürünleri buğday (2.742.000 ton) ve mısırdır (3.800.000 ton).
Bunlar Kisalföld, Tuna ve Tisza arasındaki bölge ve Alföld’de yetiştirilir.
Bununla beraber ekili tarlaların % 40’ını meydana getiren tahıllar, sanayi bitkilerine göre önemini kaybetmektedir.
Doğudaki kurak bölgelerde ve Tisza Vadisinde sulanan topraklar artırılarak, pirinç üretimine ve meyve ağaçları yetiştirilmesine ve hatta pamuk üretimine imkan sağlanmıştır.
Tokaj, Bakony Tepesi ve Eger’de bağcılıkla ilgili ürünler, Mecsek Tepelerinde meyve ağaçları özellik kazanır.
Hayvancılık her zaman önemli bir rol oynar. 2.000.000’dan fazla sığır, 3.277.000 civarında koyun yetiştirilir.
Macaristan, hammaddeleri ve enerji kaynaklarının azlığı sebebiyle, sanayileşmede zorluk çekmektedir. Miskole yakınlarındaki Kazineborcika’da, Budapeşte’nin güneyindeki Dunajvaras’ta, başkentin banliyösündeki Çsepel kombinalarında çelik ve dökme demir üretilir.
Bununla beraber, hammaddelerin büyük kısmı ithal edildiğinden, taşkömürü zor ve pahalı şartlarda işletildiğinden demir sanayii az kar getirir.
Boksitin bolluğu, bunu işletmek için enerji ithal etmesine rağmen, Macaristan’ı Doğu Avrupa ülkelerinin en fazla alüminyum üreten ülkesi yapmıştır.
Bütün sanayi merkezlerinde bilhassa Budapeşte’de bulunan makina aletleri, ulaşım malzemeleri imalatı (traktör, motosiklet, otobüs, demiryolu malzemesi) sanayiinin temel sektörünü teşkil eder.
Kimya sanayi Macaristan’ın sülfürik asit, kauçuk ihtiyaçlarını ve çok sayıda petrol cinslerini karşılar. Miskole, Tatabanya ve Budapeşte bölgesinde büyük kimya kombinaları kurulmuştur.
Tekstil ve gıda sanayii önceden beri önemini devam ettirmektedir (un sanayii, şeker sanayii gibi).
En önemli endüstri merkezi, fabrikaların üçte birinin bulunduğu Budapeşte’dir.
Dış ticaretin üçte ikisi Doğu Avrupa ülkeleriyle, özellikle Rusya ile (% 30’dan % 35’e kadar ithalat ve ihracat) sonra Çekoslovakya iledir.
Ticaretin geri kalanı Batı Avrupa, Arjantin ve Birleşik Arap Cumhuriyeti ile yapılır.
Hammaddeleri ve yarı mamul maddeleri (ithalatın üçte ikisi) ithal eder.
Makina endüstrisi (% 30 ila % 35), tüketim endüstrisi ve gıda endüstrisi ürünlerini ihraç eder.
İthalat ve ihracat dengelidir.
Turizm gelişmektedir.
Beşte dördü Rusya ve diğer sosyalist ülkelerden olmak üzere her yıl 2.500.000 turist Macaristan’ı ziyaret etmektedir.
Turizmi geliştirmek için, kış sporları ve sıcak su tesisleri modernleştirilmiştir.
Macaristan iyi bir ulaştırma şebekesine sahiptir.
Karayolu ağı ve demiryolu ağı Budapeşte’de düğümlenir.
30.000 km’ye ulaşan karayollarının % 99’u asfaltlanmıştır.
Demiryolu ağı ise 13.200 kilometredir.
Tuna ve Tisza nehirleri üzerinde ulaşım önemli bir rol oynar.
Budapeşte, Terihegy’de milletlerarası bir havaalanına sahiptir.
Osmanlılar bugünkü Macaristan topraklarında (ki Macarlar Birinci Dünya Savaşı sonrasında topraklarının üçte ikisini yitirmişlerdir) takriben 150 sene kalmışlar.
Macaristan’da yaklaşık üç yıl dolaşan Evliya Çelebi’ye göre Osmanlılar yalnızca Budin’de (Yukarı Hisar, Debbağhane Varşu ve Büyük Varoş) 25 cami, 47 mescid, 12 medrese, 16 mektup, 9 han, 8 kaplıca inşa etmişler.
Maalesef, bunlardan yalnızca üç kaplıcanın kalıntıları günümüze ulaşmış.
Bunun gibi Macaristan’ın diğer bölgelerindeki Osmanlı eserlerinin büyük bölümü tahrip edilmiş.
Bu tahribatın sorumlusu da o zaman Macaristan’ı egemenliğinde tutan Habsburg Hanedanı.
Macarlar Birinci Dünya Savaşı sonrasında, özellikle 1930’lu yıllarda, geriye kalabilen Osmanlı eserlerine sahip çıktılar.
“Bunlar bizim eserlerimizdir” diyerek onları restore ettiler.
Bugün Macaristan’da görebileceğimiz Osmanlı eserlerini şöyle sıralayabiliriz.
Buda’da Rudaş Kaplıcası (Yeşil Direkli-Sokullu Mustafa Paşa Kaplıcası),
Gül Baba Türbesi,
Debbağhane Raç Kaplıcası,
Veli Bey (İmparator) Kaplıcası kalıntıları,
Vizivaroş’daki Kapuçin Kilisesi duvarındaki Toygun Paşa Camii kalıntıları,
Buda Kalesi,
Ortahisar’ın güney ucundaki mezarlık ve burç kalıntıları;
Eğri’de (Eger) Kale,
Hamza Bey Mescidi Minaresi (minare yıkılmıştır),
Valide Sultan Hamamı kalıntıları;
Estergon’da burç kalıntıları;
Erd Kasabası’nda Hamza Bey Camii minaresi,
Şikloş’da Malkoç Bey Camii kalıntıları.
En ilginç Osmanlı kalıntıları, birbirine yakın iki şehir olan Peç ile Zigetvar’dadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder