28 Haziran 2020 Pazar

Ayasofya Camii'ndeki Mozaikler ve Manaları

Ortada taht üzerindeki Hz.İsa'dır (Hristiyan inancına göre). 
(Diğerleri ise solda İmparator IX.Konstantinos Monomakhos ve sağda ise eşi İmparatoriçe Zoe bulunmaktadır. (11.yy)
Bu mozaikte, İmparator ve İmparatoriçenin para bağışı anlatılmaktadır.)
Kilisedeki ilk mozaiklerin yapımı 565 ile 578 yılları arasında tahtta olan II.Justin devrinde tamamlanabilmiştir.

Kubbe pencerelerinden sızan ışıkların duvarlardaki mozaiklerde oluşturdukları ışık oyunları dahiyane mimariyle birleşerek seyredenlere büyüleyici bir atmosfer meydana getirmektedir.
Ayasofya, İstanbul’a gelen yabancılar üzerinde öylesine büyüleyici, derin bir tesir bırakmıştır ki, Bizans devrinde yaşayanlar Ayasofya’yı "dünyada tek" ("singulariter in mundo") olarak nitelemişlerdir.

Ayasofya, 1453’te kiliseden camiye dönüştürüldükten sonra Fatih Sultan Mehmet’in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri ihtiva edenler tahrip edilmemiş, ihtiva etmeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır.
Bu insan figürleri, sadece ince bir sıvayla kaplanmıştır.
Asırlarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede tabî ve sun'î tahribattan kurtulabilmiştir.
Cami, müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır.
İkinci Kattaki Mozaikler
Ayasofya Camii’nin Osmanlı devriindeki en meşhur tadilat ve tamiratlarından biri Sultan Abdülmecid’in emriyle İsviçre İtalyanı olan Gaspare Fossati ve kardeşi Giuseppe Fossati’nin nezaretinde 1847 ile 1849 yılları arasında yapılmıştır.
Bu tadilat esnasında üst kattaki galeri mozaiklerinin bir kısmı temizlendi, çok tahrip olanları ise sıvayla kaplandı
Altta kalan mozaik motifleri bu sıva üzerine resmedildi.

1930 ile 1935 yılları arasındaki restorasyon bahanesiyle ibadete kapatılan Ayasofya Camii’nde mustafa kemal’in emriyle bazı çalışmalar yapıldı.
Bu çalışmalar arasında muhtelif restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir.
İkinci Kattaki Mozaikler
Bu tadilat esnasında yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da bu mozaikler tekrar gün ışığına çıkarılmıştır.

Tonlarca altının kullanıldığı Ayasofya mozaiklerinin yapımında altının yanı sıra, gümüş, renkli cam, pişmiş toprak ve renkli mermer gibi taş parçaları kullanılmıştır.
726’da III.Leo’nun tüm ikonaların yok edilmesi emriyle, tüm ikona ve heykeller Ayasofya’dan kaldırılmıştır.
Dolayısıyla Ayasofya’da günümüzde görülen, insan tasvirleri ihtiva eden mozaiklerin hepsi ikonoklazm devri sonrasında yapılan mozaiklerdir.
Bununla beraber Ayasofya’da insan tasviri ihtiva etmeyen mozaiklerden az bir kısmı 6. yüzyılda yapılan ilk mozaiklerdir.
İkinci Kattaki Mozaikler
Sultan Abdülmecid’in isteği üzerine 1847 ile 1849 yılları arasında Ayasofya’da muhtelif restorasyon çalışmaları yapan ve sultandan tadilat esnasında keşfedilebilecek mozaikleri belgeleme iznini alan Fossati kardeşler, mozaiklerin sıvalarını kaldırıp desenlerini belgelerine kopyaladıktan sonra mozaikleri tekrar kapatmışlardır. 
Bu belgeler günümüzde kayıptır.
Buna mukabil, o yıllarda Alman hükûmetince tadilat için gönderilen mimar W. Salzenberg bazı mozaiklerin desenlerini de çizmiş ve yayımlamıştır.
Deisis Mozaiği
Sözde Hz.İsa'nın yüzünün iki yarısı birbirbinden farklı yapılmıştır.
Sıvayla kaplı mozaiklerin büyük bir kısmı 1930’larda Byzantine Institute of America adlı kurumun bir ekibi tarafından açılmış ve temizlenmiştir.
Ayasofya’nın mozaiklerinin açılması ilk kez 1932’de Byzantine Institute of America kurumunun başındaki Thomas Whittemore tarafından gerçekleştirilmiş olup, ilk gün ışığına çıkarılan mozaik "imparator kapısı" üzerindeki mozaik olmuştur.

Doğudaki yarım kubbe üzerindeki sıvanın bir kısmının bir süre önce düşmesi sayesinde bu yarım kubbeyi örten sıvanın altında mozaiklerin bulunduğu anlaşılmıştır.
İç Narteks (Giriş)
İç nartekste (giriş) tavan mozaiklerle kaplıdır.
Mozaiklerden sarı renkte parlayanların yapımında altın kullanılmıştır.

İç narteksten ana nefe (ana salona) 9 kapı açılır.
Ana salona açılan ortadaki ana kapıya, yalnızca imparatora mahsus olduğundan "imparator kapısı" adı verilir.
Bu kapının üst kısmındaki duvarda, 9.yüzyıldan kalma bir mozaik bulunur.
Bu mozaikte ortada Hz.İsa, sağ madalyonda Hz.Cebrail, sol madalyonda Hz.Meryem görülür.
Sol alt kısımda görülen sakallı kişi Bizans imparatorlarından VI.Leon’dur.
Ortodoksluk geleneğinde en fazla üç kez evlenilebilmesine mukabil erkek çocuğunun olabilmesi için dört kez evlenmiştir.
Bu yüzden Hz.İsa’dan özür diler vaziyette, secde eder şekilde tasvir edilmiştir.
Hz.İsa’nın elindeki Kitab-ı Mukaddes’te Yuhanna İncili’ndeki Hz.İsa’nın bir sözü yazılıdır:
“Size selamet olsun!
Ben evrenin nuruyum.”
İlk kez W. Salzenberg tarafından yayımlanmış olan bu mozaik 18.yüzyıla dek kapatılmamıştır.
İmparator Kapısı Mozaiği
Ayasofyanın ana mekânı paye ve sütunlarla üç nefe ayrılmış durumdadır: 
Orta nef (ana salon) güney nef (ana nefin sağında) ve kuzey nef (ana nefin solunda). 
Sağdaki güney nefinde de tavan mozaiklerle kaplıdır. 
Bu mozaiklerde ikonaklazma dönemine özgü semboller göze çarpar. 
Bunlardan ikisi dört balık ve küçük karelerde yer alan svastika sembolleridir.
Güney Nef
Apsitin en üst kısmında, 9.yüzyıla tarihlenen, kucağında çocuğu Hz.İsa'yı taşıyan, taht üzerinde tasvir edilmiş bir Hz.Meryem mozaiği bulunmaktadır.
Bunun sağında aynı yüzyılda yapılmış, Hz.Cebrail'i tasvir eden bir mozaik bulunur. 
Hz.Meryem mozaiğinin solunda ise, bir zelzele esnasında düşmüş bir başka melek mozaiği, muhtemelen Hz.Mikâil'i tasvir eden bir mozaik bulunmaktaydı.
Absid. Üsteki mozaik ve ortadaki pencereler Kudüs yönünü gösterir. 
Altta mihrabın üst kısmı görülmektedir.
Mozaikte ise Hz.Meryem ve kucağında Hz.İsa görülmektedir.
Orta nefin (orta salonun) kuzey kenarını oluşturan çift katlı sütun dizisinin üzerindeki duvarda Ortodoks Kilisesi patriklerinin mozaikleri bulunur.
Bunlar çok yüksekte olduklarından dürbünsüz pek iyi görülemezler.

Mozaiklerle kaplı ana kubbenin ortasında Bizans döevrinde Hz.İsa’yı tasvir eden bir mozaiğin yer aldığı bilinmektedir.
Kilise camiye çevrildiğinde diğer insan figürlü mozaiklerin sıvayla kaplanmasına mukabil, bu mozaik 17.yüzyıl ortalarına kadar açık bırakılmış, 17.yüzyıl ortalarında Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından üzerine “Allahü Nurüssemavati ve'l Arz...” ile başlayan Nûr Sûresi 35.Âyeti'nin işlendiği bir sıvayla kapatılmıştır.
Bununla beraber mozaiğin 1894 depreminde düşmüş olduğu da iddia edilmektedir.

Ana kubbede hem kubbenin ağırlığını azaltmak, hem de ana mekânın aydınlanmasını sağlamak üzere 40 pencere açılmıştır.
Kubbenin mozaiklerini tamir etmek için kurulan 60 ton ağırlığındaki metalik iskele tadilat çalışmalarının sürmesi münasebetiyle henüz kaldırılamamış olup, kubbenin tümüyle görülmesini engellemektedir
Orta nef. 
Tam karşıda pencerelerin bulunduğu kilisenin absidi, absid içinde, aşağıda caminin mihrabı, solda hünkar mahfili, sağ altta ise müezzin mahfili görülmektedir.
Kubbeden payelere geçişi sağlayan dört pandantif üzerinde Hristiyan melekler hiyerarşisindeki bir melek sınıfını tasvir eden freskler bulunmaktadır. 
Bunların Kerubi melekleri mi, yoksa Seraphim melekleri mi oldukları konusu kat’iyyet kazanmamıştır.
Bizans’ın erken devirlerinde bunların mozaik olduğu belirtilir, tahrip olduklarında freske çevrilmiş oldukları düşünülmektedir.
Üzerleri Osmanlı devrinde hiç kapatılmamış, yalnızca yüzlerine altın yaldızla kaplı oval bir yıldız yerleştirilmiştir.
Bu 6 kanata sahip melek fresklerinden ikisinin birkaç sene evvel tamir edilmiş olmasına mukabil, yağmurun sızması sebebiyle yeniden tahrip oldukları görülmektedir.
Bu tahribatın sebebi Bizanslılar’ın kilisede dere kumu yerine deniz kumu kullanmış olmalarıdır.
Zira deniz kumu inşaatta kullanılmadan evvel suyla yıkansa da, bir miktar tuzu bünyesinde tutmakta ve kumun binada kullanılmasından sonra bu tuz, yağmur sularını çekici ve emici bir fonksiyon görmektedir.
Bu tahribat hassaten üst kattaki tavan mozaiklerinde tesirli olmuştur.
Kerubi ya da Seraphim Fresklerinden Biri
Duvarlardaki boş taş çerçevelerde Bizans döneminde ikonalar bulunmaktaydı.
Orta nefte iç nartekse paralel olarak uzanan iki küçük tünelde Ayasofya’nın en eski mozaikleri bulunur.
Bunlardan birinde ilk Hristiyanların kullandıkları, Yunan alfabesinin beş harfini ihtiva eden sekiz dilimli daire sembolü bulunur.

Üst kata çıkılmayıp binadan dışarı çıkılmak istendiğinde iç narteksin güney ucundaki kapıdan çıkılır.
Bu çıkış kapısının üzerine yerleştirilmiş bir ayna oraya, çıkış yönünde ilerleyen ziyaretçileri, arkalarında kaldığından göremedikleri bir mozaiğin daha bulunduğu konusunda uyarmak üzere yerleştirilmiştir.
10. yüzyıldan kalma bu mozaik, Fossati tarafından 1849'da keşfedilip tekrar kapatılmış, 1933-1934 yıllarında Byzantine Institute of America kurumundan Thomas Whittemore tarafından temizlenmiştir.
Mozaikte ortada çocuğuyla birlikte Hz.Meryem yer alır.
Hz.Meryem değerli taşlarla süslü bir tahttadır.
Koyu lacivert bir kaphoriun giyen Hz.Meryem'in başörtüsünün kenarlarında altın yaldızlı bir şerit, alnında ve omuzlarında da altın yaldızlı haç bulunmaktadır.
Olgun bir insanın yüz hatlarıyla tasvir edilen "çocuk İsa" sağ eliyle vaftiz işareti yapmakta ve sol elinde "malik olma"yı simgeleyen bir rulo tutmaktadır.
Solda Üçüncü Ayasofya’yı inşa ettiren I.Justinianus, Hz.Meryem'e Ayasofya'nın bir maketini sunar halde tasvir edilmiştir.
Bu Ayasofya maketinde kubbenin üzerinde bir haç bulunduğu görülmektedir.
Sağda ise Konstantinopolis’in kurususu sayılan Roma imparatoru Büyük Konstantin Meryem'e surlarla çevrili Konstantinopolis’in bir maketini sunar halde tasvir edilmiştir. Adı Bizans alfabesiyle yukarıdan aşağı doğru yazılmıştır.
Hz.Meryem'in tahtının zeminini oluşturan mozaik taşlarının yapımında gümüş kullanılmıştır.
Çıkış Mozaiği. Justinianus, Hz.Meryem ve Büyük Konstantin
Üst katın neflerinde tavanı kaplayan, insan figürü içermeyen mozaikler Osmanlı devrinde yağmur suyundan tahrip olduğundan, 19. yüzyılda Osmanlı Sultanı Abdülmecid bunların tamir edilmesini emretmişti.
Fakat mozaik sanatı 19.yüzyılda unutulmuş bir sanat durumuna geldiğinden İtalyan Fossati kardeşler sultana bunların tamir edilemeyeceğini belirtip, başka bir çözüm tavsiyesinde bulundular:
Çok tahrip olan mozaikler sıvayla kaplandı ve altta kalan mozaik motifleri bu sıva üzerine resmedildi.
Bazı sütunların üst kısımlarındaki kemerlerde sıvayla kaplanmamış mozaikler hâlen görülebilir durumdadır.
Fakat yer yer nemden dolayı orijinal renklerini kaybetmişlerdir.
Ayrıca yer yer dökülen veya altta mozaik olup olmadığı anlaşılmak üzere kasten açılmış sıvalar altından da eski mozaikler görülebilmektedir.
Fossati kardeşlerin üst kattaki tavan mozaiklerini kaplamadan önce tüm mozaiklerin kopyalarını kâğıtlara çıkardıkları bilinmekteyse de, yanlarında götürdükleri bu kâğıtların günümüzde nerede oldukları bilinmemektedir.

İmparatoriçe locasının az ilerisinde, üzerlerindeki anahtar kabartmalarından dolayı “cennet ve cehennem kapısı” olarak adlandırılan, vaktiyle bir kapı içerdiği sanılan, duvarlara sabitlenmiş iki mermer blok görülür.
Bu bloklar üzerinde hayat ağacı, balık gibi semboller içeren küçük kabartmalar bulunur.
Kilise temsilcileri “synod” adı verilen toplantıların yapılacağı odaya gitmek üzere bu kapıdan geçerlerdi.

Buradan geçildikten sonra sağ tarafta yer alan duvarda, 12. yüzyıldan kalma (1261'de yapıldığı tahmin edilen), “deisis” olarak adlandırılan, İsa'nın Kıyamet Günü insanlık için Tanrı'dan niyaz dilemesini simgeleyen bir mozaik bulunur.
Alt kısmı yok olmuş bu büyük mozaikte ortada Hz.İsa, sağda Vaftizci Hz.Yahya, solda ise Hz.Meryem görülür.
Hz.İsa’nın sağ eli, alt kattaki iç nartekste yer alan mozaikte de görüldüğü gibi, “vaftiz işareti” denilen bir halde tasvir edilmiştir
(baş parmağın ucu “kalbe giden yol”la ilişkilendirilen yüzük parmağına temas eder haldedir).
II. İoannis Komnenos, Hz.Meryem, Hz.İsa, İrini
Bu mozaiğin muhtemelen diğer muhtelif Ortodoks kiliselerinde taklit edilmeye çalışılan bir hususiyeti, Hz.İsa’nın yüzünün sağ ve sol yarılarının birbirlerinden farklı olarak tasvir edilmiş olmasıdır.
Bu fark, sağ ve sol gözlerde de görülür.
Bir yapım hatası olmayan bu hususiyet, Leonardo da Vinci’nin meşhur eserinde de görülmekle beraber, Ayasofya’daki bu mozaik 12.yüzyılda yapılmış olduğundan Vinci’nin eserinden daha eskidir.
Mozaiği yapan sanatçı Hz.İsa’nın yüz kısmına öyle bir hususiyet kazandırmıştır ki, mozaikten Kudüs yönüne doğru 10-15 metre kadar yürünerek geri dönüp bakıldığında hem Hz.İsa’nın yüzünün iki yarısı simetrik hale gelir, hem de Hz.İsa’nın gözleri o konumdaki kişiye bakar bir vaziyet alır.
Bu mozaik Bizans resim sanatında rönesansın başlangıcı olarak ele alınır.
Üst katın bu kısmında sağda, zeminde Venedik Cumhuriyeti'nin kör hükümdarı Dandolos’un mezarı yer alır.

Güney üst nefinin doğu ucunda, sağda binanın eğrilmeye maruz kalışının açık bir göstergesi olan, Piza kulesi gibi eğrilmiş bir sütun bulunur.
Solda ise yine alt kısımları tahrip edilmiş iki mozaik yer alır.
1122'de yapılmış olan ilk mozaikte ortada çocuğuyla Hz.Meryem, solda elinde bir para kesesi tutan Bizans imparatoru II. Ioannes (Johannes) Komnenos, sağda eşi İren görülür.
Mozaiğin 90 derece açı yaparak yan duvarda (payede) devam eden kısmında imparatorun veremden ölen oğlu Aleksios tasvir edilmektedir.
İmparator ve eşi oğullarının genç yaşta ölmesinden sonra çocuklar için ücretsiz bir hastanenin açılmasını finanse etmişlerdir.

11. yüzyıldan kalma diğer mozaikte ortada Hz.İsa yer alır.
Bizans mozaik sanatında umumiyetle, Hz.İsa baştaki haleye bir haç iliştirilerek tasvir edilir ve ayrıca mozaiklere kimlikleri açıklayıcı yazılar eklenirilave edilir.
Bu bakımdan Bizans mozaiklerinde kimliklerin teşhis edilmesinde zorluk çekilmez.
Mozaikte sağda imparatoriçe Zoi yer alır.
Zoi, kocalarının ölümünden dolayı üç kez evlenmiş ve üç imparatora eşlik etmiştir.
Her evlendiğinde mozaikteki imparatoru ve adını değiştirmek gerektiğinden, sanatçı mozaikteki imparatorun vücudunu tümüyle değiştirmek yerine yerine yalnızca kafayı ve kim olduğunu açıklayan yazıyı değiştirmek yoluna gitmiştir.
Bu yüzden mozaikte imparatorun kafasının ve adının çevresinde kazınma izleri görülmektedir. Mozaikteki son kocası imparator IX.Konstantinos'tur.
O da elinde bir para kesesi tutar halde tasvir edilmiştir.
Ortada taht üzerindeki Hz.İsa'dır (Hristiyan inancına göre). 
(Diğerleri ise solda İmparator IX.Konstantinos Monomakhos ve sağda ise eşi İmparatoriçe Zoe bulunmaktadır. (11.yy)
Bu mozaikte, İmparator ve İmparatoriçenin para bağışı anlatılmaktadır.)
Bu mozaiğin solundaki girintide yer alan, süslemeli tarzda boşluklar açılarak oyulmuş mermer blokun üzerinden bakıldığında, tam karşıda, absidin üst kısmı ile yarım kubbe arasındaki kemerde görülen, bir kanadın alt ucunu ve ayak kısmını gösteren mozaik parçaları vaktiyle burada bir melek mozaiğinin bulunduğu izlenimini vermektedir.
Muhtemelen bir deprem esnasında düşmüş olmalıdır.
Mermer bloktan hafifçe sağa doğru bakıldığında ise absidin üst kısmında yer alan, kucağında çocuğunu taşıyan Hz.Meryem mozaiği alt kattan görülme derecesine kıyasla daha iyi ve daha yakından görülebilmektedir.
9.yüzyıla tarihlenen, Hz.Meryem'i taht üzerinde tasvir eden bu mozaikte, tahtın üzerindeki minderlerde pik (maça) sembolleri bulunur.
Hz.İsa’nın elbisesinin sarı renkte parlayan mozaik taşlarının yapımında altın, beyaz renkte parlayan kısımlarının yapımında gümüş kullanılmıştır.
Absiddeki (Mihrabın üstündeki) Hz.Meryem
Kuzey üst nefinde günümüzde Ayasofya’nın mozaiklerinin ve çeşitli kısımlarının büyük boy fotoğrafları sergilenmektedir.
Bu nefin sağ tarafında kuytuda kalan bir duvarda imparator Aleksandros’un (912-913) mozaiği bulunur.
Mozaik Ernest J. W. Underwood gözetiminde Bizans Enstitüsü tarafından temizlenmiştir.
İmparator Aleksandros’un eşcinsel olduğu ve hususi hayatına ehemmiyet verebilmesi için imparatorluğun idaresini kardeşi VI.Leon’a bıraktığı belirtilir.

Nefin doğu ucundaki bitiminde, solda aşağı kata iniş rampası bulunur.
Sağda ise, güney nefinin ucundaki girintinin simetriği tarzında bir girinti yer alır.
Buradan bakıldığında tam karşıda, absidin üst kısmı ile yarım kubbe arasındaki kemerde Hz.Cebrail’i tasvir eden mozaik görülür.
Mozaik buradan, alt kattan görülme derecesine kıyasla daha iyi ve daha yakından görülebilmektedir.
9.yüzyıla tarihlenen bu mozaikte kanatlarıyla tasvir edilmiş başmeleklerden Hz.Cebrail, sol elinde bir küre tutar halde tasvir edilmiştir.
Bu kürenin dünyayı temsil ettiği sanılmaktadır.
Fakat mozaiğin, dünyanın yuvarlak olduğunun bilinmediği 9. yüzyılda yapılmış olduğu göz önüne alınırsa, sanatçının hangi bilgiye istinaden dünyayı yuvarlak temsil etmiş olması düşündürücü, ilginç bir konu oluşturmaktadır.
Dünyanın yuvarlak olduğu avrupa ve hristiyan alemi tarafından bilinmiyordu.
Halbuki İslam Alemi, dünyanın yuvarlak olduğunu çok öncelerden beri bilmekteydi.
Hz.Cebrail Mozaiği

Not: Bu mozaiklerdeki tasvirler, Hz.İsa, Hz.Cebrail, Hz.Meryem vs tasvirleri, tamamen hristiyanlık inancına göredir.
İslamla alakası yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder