Şems-i Tebrizî Camii ve Türbesi, Karatay, Konya
Konya'ya gelen büyük velîlerdendir.
İsmi Muhammed bin Ali'dir.
Tebriz'de doğdu.
Tebriz'de doğdu.
Şemseddin-i Tebrizi Hazretleri, Tebriz'de ilim öğrendi ve edeb üzere yetişti.
Daha küçük yaştayken manevî hallere, üstün derecelere kavuştu.
Daha küçük yaştayken manevî hallere, üstün derecelere kavuştu.
Kendisi şöyle anlatır:
"Henüz ilk mektepteydim.
"Henüz ilk mektepteydim.
Peygamber
Efendimiz’in sevgisi bende öyle yer etmişti ki, kırk gün geçtiği halde,
O'nun muhabbetinden aklıma yemek ve içmek gelmedi.
Bazen yemeği hatırlattıklarında, onları elimle yahut başımla reddederdim.
Göklerdeki melekleri ve kabirdekilerin hallerini müşahede edebilirdim."
Şems-i Tebrîzî Hazretleri dünyaya hiç kıymet vermez, haram ve şüphelilerden son derece sakınırdı.
Bir yerde durmaz, talebelerin bulundukları yerlere giderek onları yetiştirirdi.
Kendisi anlatır:
"Bir zaman Rabbime, beni
kendi velîleri arasına koyup onlara arkadaş et diye yalvarırdım.
Bunun
üzerine bir gece rüyamda bana; "Seni bir velîye arkadaş edeceğiz"
dediler.
Ben de; "Peki o velî zat nerede bulunur?" dedim.
Bana; "Aradığın velî Rum diyarındadır" dediler.
Bir
zaman geçtikten sonra bana;
"Ey Şems-i Tebrizi!
Senin en şerefli
dostun ve arkadaşın Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleridir" diye ilham
edildi.
Bundan sonra Rum diyarına
gitmek ve o sevgili zat ile görüşmek üzere yollara düştüm."
Şems-i
Tebrîzî Hazretleri bu ilham üzerine tam bir doğruluk ve büyük bir aşkla
Tebriz'den Anadolu'ya hareket etti.
Şems-i Tebrîzî Hazretleri uzun bir yolculuktan sonra 1244 senesi Ekim ayında Konya'ya geldi.
Mevlânâ Hazretleri onunla tanıştıktan sonra her gün Şems-i Tebrîzî ile sohbet ederler, Allahü Teâlâ’nın yarattıkları üzerinde tefekküre dalarlar, namaz kılarlar, Cenab-ı Hakk'ı zikrederek muhabbetlerini tazelerlerdi.
Mevlânâ Hazretleri onunla tanıştıktan sonra her gün Şems-i Tebrîzî ile sohbet ederler, Allahü Teâlâ’nın yarattıkları üzerinde tefekküre dalarlar, namaz kılarlar, Cenab-ı Hakk'ı zikrederek muhabbetlerini tazelerlerdi.
Mevlânâ Celâleddin ile Şems-i Tebrîzî Hazretleri’nin ilim
çalışmaları devam ederken, onların bu sohbetlerini hazmedemeyen ve
Mevlânâ Hazretleri'nin kendi aralarına katılmamasına üzülen bazı
kimseler, Şems-i Tebrîzî hakkında uygun olmayan sözler söylemeye
başladılar.
Söylentiler zamanla durmadı.
Şems-i Tebrîzî Hazretleri artık Konya'da kalamayacağını anladı.
O çok kıymetli dostunu, o mübarek ahbabını bırakarak Şam'a gitti.
Şems-i Tebrizî Camii ve Türbesi, Karatay, Konya
Mevlânâ’nın
oğlu Sultan Veled, babasının isteği üzerine Şam’a giderek Konya'da bu
hadiseye sebep olanların tövbe ettiğini ve Mevlânâ Hazretleri‘nden çok
özürler dilediklerini söyledi.
Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî Hazretleri, Konya'ya dönmeye karar verdi.
Mevlânâ ile Şems Hazretleri yine odalarında sohbet ediyorlar, Allahü Teala’nın muhabbetinden, marifetten bahsediyorlardı.
Bir ara kapı çalındı ve Şems Hazretleri’ni dışarı çağırdılar.
Şems-i Tebrîzî, Mevlana'ya; "Görüyor musun, beni dönüşü olmayan bir davetle dışarıya çağırıyorlar” dedi ve dışarı çıktı.
Dışarıda bir grup kimse, bir anda üzerine hücum ettiler.
Şems-i Tebrîzî Hazretlerinin "Allah!" diyen sesi duyuldu ve şehit oldu.
Bu cinayeti işleyenler yedi kişi idi.
Yedisi de kısa bir süre sonra çeşitli belalara yakalanarak öldüler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder