Mevlana’nın asıl adı Muhammed Celaleddin’dir.
Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir.
Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi, ona, daha pek genç iken Konya’da ders okutmaya basladığı tarihlerde, Rumi adı ise; Anadolu’ya yerleşip orada yaşadığı dönemlerde verilmiştir.
Mevlânâ bugünkü Afganistan’da bulunan Belh’te 30 Eylül 1207 tarihinde doğmuştur.
Annesi, Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun; babası ise Sultânü’l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled’dir.
Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled, yaklaşmakta olan Moğol istilası sebebiyle Belh’den ayrılmak mecburiyetinde kalmış ve 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh’den ayrılıp Karaman’da Subaşı Emir Mûsâ’nın yaptırdığı medreseye yerleşmişlerdir.
1222 yılında Karaman’a gelen Bahaeddin Veled ve ailesi burada 7 sene kalmışlardır.
Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile evlenmiştir.
Mevlana’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu olmuştur.
Yıllar sonra Gevher Hatun’u kaybeden Mevlâna bir çocuklu ve dul olan Kerrâ Hatun ile evlenmiştir. Mevlâna’nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adında iki oğlu ve Melike Hatun adında bir kızı olmuştur.
Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti’nindi.
Konya ise başkentti.
Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı.
Devletin hükümdarı ise Alâeddin Keykubâd idi.
Alâeddin Keykubâd, Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet edip Konya’ya yerleşmesini istemiştir.
Bahaeddin Veled, Sultan’ın davetini kabul etmiş ve Konya’ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile birlikte gelmiştir.
Sultânü’l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etmiştir.
Sultânü’I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak görmüşlerdir. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din alimi olmuştur.
İplikçi Medresesi’nde vaazlar vermeye başlamıştır.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaşmıştır.
Mevlâna Şems’de “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Allah'ın nurlarını” görmüştür.
Ancak beraberlikleri uzun sürmemiş Şems aniden ölmüştür.
Hayatını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile hulasa eden (özetleyen) Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etmiştir.
Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir.
Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi, ona, daha pek genç iken Konya’da ders okutmaya basladığı tarihlerde, Rumi adı ise; Anadolu’ya yerleşip orada yaşadığı dönemlerde verilmiştir.
Mevlânâ bugünkü Afganistan’da bulunan Belh’te 30 Eylül 1207 tarihinde doğmuştur.
Annesi, Belh Emiri Rükneddin’in kızı Mümine Hatun; babası ise Sultânü’l-Ulemâ (Alimlerin Sultânı) unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled’dir.
Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled, yaklaşmakta olan Moğol istilası sebebiyle Belh’den ayrılmak mecburiyetinde kalmış ve 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh’den ayrılıp Karaman’da Subaşı Emir Mûsâ’nın yaptırdığı medreseye yerleşmişlerdir.
1222 yılında Karaman’a gelen Bahaeddin Veled ve ailesi burada 7 sene kalmışlardır.
Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala’nın kızı Gevher Hatun ile evlenmiştir.
Mevlana’nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu olmuştur.
Yıllar sonra Gevher Hatun’u kaybeden Mevlâna bir çocuklu ve dul olan Kerrâ Hatun ile evlenmiştir. Mevlâna’nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adında iki oğlu ve Melike Hatun adında bir kızı olmuştur.
Bu yıllarda Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti’nindi.
Konya ise başkentti.
Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı.
Devletin hükümdarı ise Alâeddin Keykubâd idi.
Alâeddin Keykubâd, Sultânü’I-Ulemâ Bahaeddin Veled’i Karaman’dan Konya’ya davet edip Konya’ya yerleşmesini istemiştir.
Bahaeddin Veled, Sultan’ın davetini kabul etmiş ve Konya’ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile birlikte gelmiştir.
Sultânü’l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etmiştir.
Sultânü’I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak görmüşlerdir. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din alimi olmuştur.
İplikçi Medresesi’nde vaazlar vermeye başlamıştır.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaşmıştır.
Mevlâna Şems’de “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Allah'ın nurlarını” görmüştür.
Ancak beraberlikleri uzun sürmemiş Şems aniden ölmüştür.
Hayatını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile hulasa eden (özetleyen) Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder