Cedid Mustafa Paşa Camii, Divriği, Sivas
Cedid Paşa Camii, Sivas'ın Divriği ilçesi Cedid Paşa Mahallesi’nde bulunmaktadır.
Cami 1799 yılında yaptırılmıştır.
Muhtelif zamanlarda tamir edilmiş olup, orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır.
Muhtelif zamanlarda tamir edilmiş olup, orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır.
Cami kesme taştan kare planlı olarak yapılmıştır.
İbadet mekânını örten kubbe dört ayak üzerine oturtulmuştur.
Kubbe dışında kalan kısımlar ahşap çatılıdır.
Minaresi kesme taş kaide üzerine siyah, beyaz kesme taş gövdeli ve tek şerefelidir.
Cedid Mustafa Paşa Camii, tek parti devrinde hapishane yapılmıştı.
Caminin mihrabı ise tuvalet olarak kullanılmıştı.
Tarihçi Necdet Sakaoğlu, doğup büyüdüğü Divriği’de tarihi bir caminin nasıl hapishane yapıldığını, dahası Müslümanların namazda yöneldikleri mihrabın nasıl tuvalet olarak kullanıldığını şöyle anlatıyor:
Bundan 50-55 sene evvel (1945 – 1950 yıllarına rastlıyor) benim çocukluğumu geçirdiğim kasabada (Divriği’de), Cedid Mustafa Paşa Camii hapishane olarak kullanılıyordu.
Taş bir bina olduğu için tercih edilmişti; zaten o yıllarda camilerin çoğu kapalıydı.
Mahkûmlar ayaklarını pencereden dışarı çıkarırlar, türkü söylerlerdi akşama kadar.
Sokaktan geçerken, mahkûmlardan korkardık, sanki pencereden üzerimize atlayacaklar gibi gelir, ta uzaklardan geçmeye çalışırdık.
Kubbe dışında kalan kısımlar ahşap çatılıdır.
Minaresi kesme taş kaide üzerine siyah, beyaz kesme taş gövdeli ve tek şerefelidir.
Cedid Mustafa Paşa Camii, tek parti devrinde hapishane yapılmıştı.
Caminin mihrabı ise tuvalet olarak kullanılmıştı.
Tarihçi Necdet Sakaoğlu, doğup büyüdüğü Divriği’de tarihi bir caminin nasıl hapishane yapıldığını, dahası Müslümanların namazda yöneldikleri mihrabın nasıl tuvalet olarak kullanıldığını şöyle anlatıyor:
Bundan 50-55 sene evvel (1945 – 1950 yıllarına rastlıyor) benim çocukluğumu geçirdiğim kasabada (Divriği’de), Cedid Mustafa Paşa Camii hapishane olarak kullanılıyordu.
Taş bir bina olduğu için tercih edilmişti; zaten o yıllarda camilerin çoğu kapalıydı.
Mahkûmlar ayaklarını pencereden dışarı çıkarırlar, türkü söylerlerdi akşama kadar.
Sokaktan geçerken, mahkûmlardan korkardık, sanki pencereden üzerimize atlayacaklar gibi gelir, ta uzaklardan geçmeye çalışırdık.
Camide tuvalet de, su da yoktu.
Yıllar sonra benden yaşça daha büyük olan ve o yılları daha iyi hatırlayan bir emekli hâkime, mahkûmların tuvalet ihtiyaçlarını nasıl giderdiğini sordum.
Şöyle cevap verdi:
“Mihrabın önüne büyük bir küp konmuştu.
İki yanına inşaat iskelesi gibi iskele kurulmuş, iki de tahta uzatılmıştı.
Mahkûmlar bu iskeleye çıkıp küpü kullanıyorlardı.
Küp dolunca da gardiyan, kulpundan sınk geçirip iki mahkûmun omzuna veriyor, dereye boşalttırıyordu.
Kaynak: Mustafa Armağan Tek Parti Devri 1.Baskı 2010 Sayfa 125 Ayrıca kaynak: Osman Köker, “Necdet Sakaoğlu’yla Osmanlıda idamlar üzerine”, Toplumsal Tarih, sayı: 91, Temmuz 2001 s.12
Yıllar sonra benden yaşça daha büyük olan ve o yılları daha iyi hatırlayan bir emekli hâkime, mahkûmların tuvalet ihtiyaçlarını nasıl giderdiğini sordum.
Şöyle cevap verdi:
“Mihrabın önüne büyük bir küp konmuştu.
İki yanına inşaat iskelesi gibi iskele kurulmuş, iki de tahta uzatılmıştı.
Mahkûmlar bu iskeleye çıkıp küpü kullanıyorlardı.
Küp dolunca da gardiyan, kulpundan sınk geçirip iki mahkûmun omzuna veriyor, dereye boşalttırıyordu.
Kaynak: Mustafa Armağan Tek Parti Devri 1.Baskı 2010 Sayfa 125 Ayrıca kaynak: Osman Köker, “Necdet Sakaoğlu’yla Osmanlıda idamlar üzerine”, Toplumsal Tarih, sayı: 91, Temmuz 2001 s.12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder