Caminin ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Mimari üslubundan ötürü XV.asırda yapıldığı sanılmaktadır.
Osmanlı devrinde Dedeşen Köyü’nde cami, türbe ve çeşme gibi eserlerin bulunduğu göz önüne alınacak olunursa XV.asır Osmanlı eseri olduğu tahmin edilmektedir.
Yavuz Sultan Selim’in 1514 yılında Çaldıran Seferinden dönerken burada konakladığı söylenmektedir. Yöre halkı arasındaki yaygın bir söylentiye göre Yavuz Sultan Selim konakladığı bu köyde; Şeyh Ahmed’in ikramından memnun kalmış ve beğenisini “Dede Şen Olasın” diyerek ifade etmiştir.
Bu olaydan sonra köyün adı Dedeşen olarak tanınmıştır.
Mimari üslubundan ötürü XV.asırda yapıldığı sanılmaktadır.
Osmanlı devrinde Dedeşen Köyü’nde cami, türbe ve çeşme gibi eserlerin bulunduğu göz önüne alınacak olunursa XV.asır Osmanlı eseri olduğu tahmin edilmektedir.
Yavuz Sultan Selim’in 1514 yılında Çaldıran Seferinden dönerken burada konakladığı söylenmektedir. Yöre halkı arasındaki yaygın bir söylentiye göre Yavuz Sultan Selim konakladığı bu köyde; Şeyh Ahmed’in ikramından memnun kalmış ve beğenisini “Dede Şen Olasın” diyerek ifade etmiştir.
Bu olaydan sonra köyün adı Dedeşen olarak tanınmıştır.
Dedeşen Köyü’nde Osmanlı döneminde cami ile birlikte türbe, çeşme, hamam ve medrese yapılmıştı. Bunlardan cami, türbe ve çeşme günümüze ulaşabilmiş, harap haldeki hamam samanlık olarak kullanılmaktadır.
Medreseden ise hiçbir kalıntı bulunmamaktadır.
Medreseden ise hiçbir kalıntı bulunmamaktadır.
Cami tek kubbeli Osmanlı üslubunda yapılmıştır.
Kare kaideli kesme taştan caminin önünde bir de son cemaat mahalli olduğu, konsol, sütun kaidesi ve sütun gövdesi gibi kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Batıdan içerisine girilen caminin üzeri pandantiflere dayanan bir kubbe ile örtülüdür.
İç mekandaki mihrap ve minberin sanat tarihi yönünden bir özelliği yoktur.
İç mekanın kuzeybatı köşesinde orijinal minareye ait merdiven bulunmaktadır.
Bu merdivenden bugün kadınlar mahfiline çıkış sağlanmaktadır.
Batıdaki girişin soluna 1993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından silindirik gövdeli ve tek şerefeli bir minare eklenmiştir.
Kare kaideli kesme taştan caminin önünde bir de son cemaat mahalli olduğu, konsol, sütun kaidesi ve sütun gövdesi gibi kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Batıdan içerisine girilen caminin üzeri pandantiflere dayanan bir kubbe ile örtülüdür.
İç mekandaki mihrap ve minberin sanat tarihi yönünden bir özelliği yoktur.
İç mekanın kuzeybatı köşesinde orijinal minareye ait merdiven bulunmaktadır.
Bu merdivenden bugün kadınlar mahfiline çıkış sağlanmaktadır.
Batıdaki girişin soluna 1993 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından silindirik gövdeli ve tek şerefeli bir minare eklenmiştir.
Caminin yanındaki hazirede XVIII-XIX.asra ait tarih ve sanat tarihi yönünden önemli mezar taşları bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder