12 Mart 2021 Cuma

Ulu Camii (Cami-i Kebir), Artuklu, Mardin

Ulu Cami (Cami-i Kebir), Mardin'in Ulu Cami Mahallesi’nde, şehri batıdan doğuya doğru ikiye bölen ana caddenin güneyinde, çarşı içerisinde yer almaktadır.

Geniş bir alanı kaplayan Ulu Cami’nin yapımı ile ilgili çeşitli iddialar ortaya atılmıştır.
Camide çeşitli kitabeler olmasına rağmen ilk yapıldığı dönemi ve geçirdiği tadilatlatlar kesin olarak belgelenememektedir.
Buckingham caminin olduğu yerde eski bir kilisenin varlığından söz etmiştir.
Ancak bu iddia kesinlik kazanamamıştır.
Yapıdaki Selçuklu çiçekli kûfi yazılı bir kitabeye dayanılarak XI.yüzyıl içinde yapıldığı ileri sürülebilinir. Ancak bu yapının planı hakkında da bir yargıya varmak çok güçtür.

Mardin’de uzun süre hâkim olan Artuklular döneminde caminin bugünkü plan şeklini kazandığı da ihtimal dâhilindedir.
Ayrıca Ali Emiri, Ulu Cami’nin vakfiyesinin 1177-1178’de düzenlendiği ve bundan 40 yıl sonra h.613’te ( 1216) büyük bir taşa yazıldığını belirtmiştir.
Ne var ki bu kitabe de günümüze ulaşamamıştır.
Günümüze gelen caminin kitabelerinde caminin yapımı ile ilgili kesin bir bilgi verilmemekle beraber, onlardan bazı ipuçları da sağlanmaktadır.
Buna istinaden Artuklu ve Akkoyunlular dönemlerinde tamirat gördüğü ve camiye bazı eklemeler yapıldığı da anlaşılmaktadır.
Prof.Dr.Ara Altun’a göre, yapının bugünkü durumunun eski şekline sadık kalınarak son yüzyıllar içerisinde, Osmanlı egemenliği sırasında almıştır.
Bazı kaynaklarda da 1832 yılında Osmanlı merkezi yönetimine karşı ayaklanan devlet kuvvetlerinin asilerle yaptığı çatışmalar sırasında Ulu Cami büyük ölçüde hasara uğramıştır.
Bundan sonra da caminin yeniden tadilattan geçirilmiş olması da düşünülmelidir.
Nitekim, A.Gabriel caminin güney dış duvarındaki dilimli kubbelerle biten payandaların XV.-XVI.yüzyıl üsluplarında olduğunu ve bu son tadilat esnasında orijinaline sadık kalınarak yenilendiği düşüncesindedir.
Bunun yanı sıra camideki dönem üslupları ve taş malzemeler de birbirlerinden farklı görünümdedir. Caminin minareleri de aynı karışıklığı göstermektedir.
Ali Emiri’nin Vakfiyesinde Ulu Cami iki minareli olarak belirtilmiştir.
Bugünkü Ulu Cami’nin tek minareli oluşu ve bu minarenin daha sonra yapıldığına işaret etmektedir. Minare kaidesindeki 1176 gibi erken tarihlerin yanı sıra minare kapısı eglektik üslupta olup, 1888-1889 tarihini vermektedir.
Camiyi 1816’da inceleyen Buckingham yapının tek minaresinin bugün olduğu gibi sivri külahlı olduğunu belirtmiştir.
Büyük bir ihtimalle de minare 1832 yılı ayaklanmasından sonra yeniden yapılmıştır.
Bütün bu ihtimaller dikkate alındığında Ulu Cami’nin XII.yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı iddiası kesinlik kazanmaktadır.

Mimari yönden incelendiğinde Ulu Cami’nin enine plan düzenine göre geliştiği, mihrap önünde neflerin kesilmesi ile ortaya çıktığı görülmektedir.
Revaklı avlusu Anadolu’daki erken cami örneklerinden olduğuna işaret etmektedir.
Revaklı avlunun ilk dönemde yapıldığı sanılmaktadır.
Yanındaki yıkılmış ve orijinalliğinden uzaklaşmış olarak günümüze gelen tek nefli, çapraz tonozlu bölümün de ilk yapıldığı dönemden kaldığı sanılmaktadır.
Revaklı avlunun iki ucunda bulunduğu sanılan iki minare Kızıltepe Ulu Camii ile birlikte Anadolu’nun belki de en erken tarihli çifte minareli yapısı olduğuna da işaret etmektedir. 
Caminin planı ilk defa A.Gabriel tarafından 1930 yılında düzenlenmiş, daha sonra 1967’de bu plan şekli düzeltilerek ve eklemeler yapılarak yeniden çizilmiştir.
Yapıda düzgün kesme taş kullanılmıştır.
Bugünkü durumu ile kuzeyde yer alan dikdörtgen revaklı bir avlunun güneyinde mihrap duvarına enine uzanmış beşik tonozlu üç nefli plan düzenindedir.
Bunlardan eksenden doğuya kayan, neflerde güneyden ikisi üzerine bir kubbe yerleştirilmiştir.
Bu kubbe dört paye ve duvara dayanmıştır.
Böylece erken Anadolu mimarisinde benzerlerine rastlanan enine düzenli mihrap önü kubbeli bir cami planı ortaya konulmuştur.
Bugünkü konumuyla dışarıdaki yapılar arasına sıkışmıştır.
Özellikle kuzeyi çarşı yapıları ile birleşmiş olduğundan geç döneme ait minaresi ve dilimli kubbesi ile dikkati çekmektedir.

Caminin kuzeydeki avlusuna batı ve doğudaki basit birer eyvan içerisinde olan kapıdan girilmektedir. Bu girişler farklı dönemlere aittir.
Buradaki çapraz tonozlu küçük bir mekândan sonra sivri kemerlerle avluya açılmaktadır.
Bu girişlerin kuzeyinde farklı düzende, kuzey-güney doğrultusunda mekânlar bulunmaktadır.
Bu mekânlardan batıdaki daha geç bir devre işaret etmektedir.
Tek katlı, beşik tonozlu dikdörtgen bir mekânla onun kuzeyinde avluya açılan sivri kemerli küçük bir mekân bulunmaktadır.
Buradaki küçük eyvan daha sonra iki kata dönüştürülmüş ve ön kısmı da doldurulmuştur.
Doğudaki bölümde daha eski tarihlere ait olduğunu gösteren izler bulunmaktadır.
Bu bölüm de iki katlı olup, alt kata yuvarlak kemerli basit bir kapı ile girilmektedir.
Boydan boya uzanan beşik tonozlu basit bir mekân şeklindedir.
Üst kat seviyesinde avluya açık iki basit pencereye yer verilmiştir.
Ayrıca dışarıda mekânın üzerinde, konsollar arasında kaş kemerli nişlerden oluşan bir çatı frizi kalıntısı dikkati çekmektedir.
Bütün bu izler avlunun bir revakla çevrildiğinin işaretidir.

İbadet mekânı yatık dikdörtgen şeklinde geniş ve yüksek bir mekândır.
Bu mekânın kuzeyi hafif bir çıkma yapmakta ve düzgün kesme taş işçiliğinden başka da duvarlarda bir özellik görülmemektedir.
Duvarın dört yanında belirli aralıklarla kapı açılmıştır.
Mihrap duvarına paralel iki sıra halindeki masif payeler çok payeli cami mekânlarında olduğu gibi sınırsızlık etkisi bırakmaktadır.
Her sırada altışar paye bulunmaktadır.
Mihrap önü kubbesi ise yapının simetrik düzenini bozmuştur.
Kubbenin oturduğu bu dört paye T şeklinde olup, kemer ayağı hizasında iki sıra düz silmeler kubbe altını çepeçevre dolaşmaktadır.

Ana mekân kapıların dışında kuzey, doğu ve batı uçlarında ve avluya giriş kısımlarında açılan pencereler ile aydınlatılmıştır.
Ayrıca doğu ve batı duvarlarında çok küçük aydınlatıcı özellikleri olan mazgal pencereler bulunmaktadır.
Mihrap iki kademeli ve oldukça yüksek istiridye kabuğu şeklindedir.
Geç devirlerde yapıldığı anlaşılan mihrap nişi payandalar üzerine oturtulmuş üçgen bir alınlıkla sona ermektedir.
Mihrap çeşitli çiçekler ve köşe dolguları ile bezenmiştir.
Rumî palmet frizleri, asma dalları burada yan yana sıralanmıştır.
Mihrabın batısında bulunan minberin yarısı bozulmuş ve sonradan yenilenmiş altı satırlık kitabesinde, Artuklu Sultanı Davut tarafından 1366-1377 yıllarında yapıldığı yazılıdır.

Caminin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare, kare kaide üzerinde olup, güney yüzündeki kitabeli kısmı dışında kalan bölümleri geç dönemlerde yapıldığına işaret etmektedir.
Kitabelerin bulunduğu bölüm oldukça yüksek iki silme ile devam etmektedir.
Buradan küçük yuvarlak sütunların taşıdığı bir friz ve sonra kare formu üst üste oturtulmuş ve bitkisel bezeme ile de düz yüzeyler doldurulmuştur.
Minarenin gövdesi silindir şeklindedir.
Bu gövde üzerinde de değişik süsler bulunmaktadır.
En altta nesih yazılı bir kitabe kuşağı, onun üzerinde damla motifleri ve tekrar ikinci bir kitabe kuşağı bulunmaktadır.
Bundan sonraki bölümler silmelerle nişler haline sokulmuş ve her nişin içerisi madalyonlar içerisinde yazı frizleri ile bezenmiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder