2 Mart 2021 Salı

El-Rızk Camii, Hasankeyf, Batman

El-Rızk Camii, Batman'ın, Gercüş İlçesi'nde  Dicle Nehri’nin güneydoğusundaki dik kıyı üzerinde kale ile köprü arasında bulunmaktadır. 
Hasankeyf’in kuzeybatısındaki bu caminin birçok bölümü yıkılmış olmasına rağmen yine de planı çıkarılmıştır. 
Caminin güneyde kale tarafındaki ibadet mekanı heyelan yüzünden nehre uçmuştur. 
Günümüze ibadet mekanının bir bölümü ile en kuzeydeki anıtsal taç kapısına kadar olan 53.28 m. uzunluğundaki kalıntıları gelebilmiştir.
Camiden günümüze gelebilen en önemli eser başlı başına bir anıt niteliğinde olan silindirik gövdeli minaresi, abidevi kapısı ve ibadet mekanının kalıntılarıdır. 
Caminin hemen hemen bütünü gibi bunlar da düzgün kesme taş bloklardan yapılmıştır. 
Ayrıca ileri düzeydeki taş oymalarla süslenmiştir.

Hasankeyf’in simgesi olan bu minare, üzerindeki kitabeye göre 811/1409’da Eyyubi Sultanı Süleyman tarafından yaptırılmıştır. 
Ancak caminin inşa tarihi kesinlik kazanamamıştır. 
Minare, doğudaki sokak zemininden 37.57 m., çukurda kalan ibadet mekanından 40.85 m. olarak ölçülmektedir. 
Kare prizma şeklindeki kaidesi 3.61 m., silindirik gövdesinin çapı da 3.41 m.dir. Caminin kuzeydoğu köşesine bitişik yüksek kare prizma kaide üzerindeki minare küçük mozaikler halinde kesilmiş renkli taşlar ve kakma tekniği ile düzenlenmiş ince geometrik örgülerle bezenmiştir. 
Bu kaidenin üzerinde daha çok Selçuklu kubbeye geçiş sistemlerine benzeyen biri baş aşağı, ondan sonra gelen başı yukarda olmak üzere üçgenler dizisi bulunmaktadır. 
Bunları sekizgen prizma şeklinde ara bölümler tamamlamaktadır. 
Bunun üzerinde yükselen silindirik gövdenin tüm dış yüzleri son derece ileri düzeyde bir taş işçiliği ile yapılmıştır. 
Gövde üzerinde plastik etki bırakan yatay profil kuşaklar minareyi üçe bölmüştür. 
İlk bölümde damla motifi şeklinde dört büyük rozet belirli aralıklarla dizilmiştir.
Bu rozetlerin içerisine girift örgü kompozisyonları işlenmiştir.
İkinci katta ise profil kuşakları sekiz kemer oluşturacak şekilde gövdeyi dolaşmaktadır. 
Üçüncü kat profilli sütuncuklar, mukarnas dilimleri ile bezelidir. 
Minarenin şerefesi dışarıya fazla çıkıntı yapmamakta, üzerindeki petek kısmı da oldukça kısadır. 
Burası da küçük sivri kemerlerle sekiz sahte cepheye ayrılmıştır. 
Bunun üzerine de dilimli bir kubbe şeklinde minare külahı oturtulmuştur.
Minarenin gövdesi içerisinden iki ayrı merdivenle şerefeye ulaşılmaktadır.

Anadolu taş mimarisinde o zamana kadar görülmeyen, yalnızca anıtsal kapılarda uygulanan bu tür bezemeler Artuklular döneminde kullanılmıştır. 
Büyük bir ihtimalle bu tür süsleme Zengiler döneminde başlayarak İlhanlıların etkisi ile zenginleşmiş ve Eyyubiler zamanında da klasik bir konuma getirilmiştir.

Günümüze harap bir durumda gelebilen avlunun kuzey duvarının ön yüzü de ileri düzeyde bir taş işçiliği göstermektedir. 
Ancak arka yüzü çeşitli dönemlerde değişikliklere uğramıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder