Arap Baba Mescidi ve Türbesi, Harput, Elazığ
Arap Baba Mescidi ve Türbesi, Elazığ'da yer almaktadır.
Mescidin kitabesinden öğrenildiğine göre Anadolu Selçuklularından IV.Kılıçarslan’ın (1261-1266) oğlu III.Gıyaseddin Keyhüsrev (1266-1281) zamanında, 1279 yılında yaptırılmıştır.
Bununla beraber kitabesinde banisinin Yusuf İbn-i Arapşah olduğu belirtilmiştir. Mescidin kitabesinden öğrenildiğine göre Anadolu Selçuklularından IV.Kılıçarslan’ın (1261-1266) oğlu III.Gıyaseddin Keyhüsrev (1266-1281) zamanında, 1279 yılında yaptırılmıştır.
Mescit 6.50x6.50 m. ölçüsünde kare planlıdır.
Üzeri kubbeli olup, Selçuklu döneminde çok sık kullanılan üçgenlerle kubbeye geçilmiştir.
Mescidin en önemli yeri 2.50 m. genişliğinde ve 1.50 m. yüksekliğindeki tamamen çini kaplı mihrabıdır.
Bu çinilerde lacivert ve firuze renkler hakim olup, geometrik bezeme ön plandadır.
Bunun yanı sıra palmetler, lotuslar ve arabesk motifleri de dikkati çekmektedir.
Mescit içerisinde mihrap dışında başka çini izlerine rastlanmamaktadır.
Ancak, yörede yaşayanlar kubbeye geçişi sağlayan üçgenlerin de tamamen çini ile kaplı olduğunu belirtmişlerdir.
Mescidin kapısı yanında, duvara bitişik olan minaresi uzun süre toprak altında kalmıştır.
Minarenin toprak altında kalan bölümleri 1964 yılında yapılan kazılarda bütünüyle ortaya çıkarılmıştır.
Oldukça kalın gövdeli olan minarenin bir bölümü de kısmen yıkılmıştır.
Alttan beş sırası taş ve alçı sıvalı olan minare üzerinde çinili bir de yazı frizi bulunmaktadır.
Ancak bu friz harap olduğundan okunamamıştır.
Mescidin yan tarafta kapısı bulunan zemininde Arap baba’nın mezarı bulunmaktadır.
Üzeri tonozla örtülü olan bu mezarda ahşap bir sanduka vardır.
Mescidin kitabesinde de ismi geçen Yusuf İbn-i Arapşah burada gömülüdür.
Halk arasında Arap Baba ismi ile tanınan bu kişinin yörede yaygın bir de efsanesi bulunmaktadır.
Bu efsaneye göre; Harput’un en görkemli zamanında, yaz aylarında şiddetli ve dayanılmaz bir sıcaklık başlamıştır. Bu sıcaklık öylesine artmış ki topraklar, tepeler çatlamış ve kuraklık bütün Harput’a yayılmıştır.
O günlerde bir kadının rüyasında; Arap baba’nın başını sandukasından çıkarıp dereye atacak olursa yeniden yağmurun yağacağı ve kuraklığın önleneceği söylenmiştir.
Bu kadın aynı rüyayı devamlı olarak her gece görmeye başlamış ve aynı sözler kendisine tekrar edilmiştir.
Öte yanda Harput’taki sıcaklık da her geçen gün biraz daha artmıştır.
Sürekli olarak aynı rüyayı gören kadın bir gece Arap Baba’nın başını sandukasından almış ve dereye atmıştır. Bunun üzerine şiddetli yağmurlar başlamış ve şehri seller götürmüştür.
Bu kez kadının rüyasına Arap baba’nın kendisi girmiş ve ona; “Sandukamdan alıp dereye attığın başımı bana geri ver. Eğer geri vermeyecek olursan yağmurlar durmayacak ve felaketler bu kentte birbirini izleyecektir.” demiştir.
Bundan korkan kadın dereye koşmuş, Arap baba’nın başını bularak sandukasına koymuş.
Bunun üzerine yağmur bir anda kesilmiş ve Harput’ta yaşam normale dönmüştür.
Günümüzde Arap Baba’nın sandukasında Arap Baba’nın başı gövdeden ayrı yan tarafta bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder