20 Eylül 2018 Perşembe

Mevlânâ Müzesi'ndeki Derviş Hücreleri

Küçük odacıklar olan bu mekânlar, tarikat mensuplarına tahsis edilmiştir.
Sultanu’l Ulema’nın kabrinin teşkilinden itibaren gelmeye başlayan ziyaretçilerin kalması için birkaç hücre yaptırıldığını biliyoruz.
Bugünküler Osmanlı dönemine aittir.
Batıdakileri Kanunî Sultan Süleyman tarafından yaptırılan bu özel mekânlar, zaman içerisinde bazı tamir, tebdil ve tecdidlerle günümüzdeki şekil ve görevlerini almışlardır.
Bugünkü hücreler III. Murad tarafından yaptırılmıştır.
Sultan III. Murad’ın 992 / 1584 yılında diğer hücreleri inşa ve ilave ettirdiğini kitabesinden öğreniyoruz.

Geçiş mekânının sağ tarafında (güneyinde) 4 adet, sol tarafında (kuzey) ise önce kuzeye doğru giden, sonra doğu yönüne doğru yönülen 14 adet "Derviş Hücresi" vardır.
Hücrelerin toplam sayısı 18′dir.
“18″ rakamı ise Mevlevilikte önemli, saygın ve sembolik bir sayı olup, “Nezr-i Mevlâna ” diye bilinir.

Derviş Kapısı’ndan girerken sağ taraftaki hücreler, sırasyla:
“Aşçı-başı Efendiye”,
“Türbedar” a,
“Tarikatçi Efendi’ye” ve
zâbitana aitti.

Kuzeydeki hücrelerin gerisindeki bahçede görülen genişçe bina, “Çelebi Dairesi” diye de anılan misafir-hânedir.
Derviş "Fakir" manasına gelir.
Tarikatlara girenlere Derviş, hücre sahibi olanlara ise "Hücre-nişîn", "Hücre Güzin" ve "Dede' denilir.
Dervişân Kapısı'ndan (Cümle Kapısı) sonra, iki küçük kubbeli bir geçiş mekânına, oradan da ön bahçeye geçilir.

Bu bölümdeki 13 hücreden birisi "Postnişîn Hücresi, diğeri "Mesnevihân Hücresi" olarak orijinal eşyaları, mankenlerle teşhir edilmiştir.

Hücrelerin tamamı tek kubbelidir.
Her hücrede bir ocak (şömine) dolap, sedir, mangal ve bazı dergâh eşyaları ile dışarıya ve koridora bakan birer ahşap penceresi ve yine revaklı koridora açılan bir kapısı vardır.

Bu hücreler 1001 gün çilesini tamamlayan dedelere verilirdi ve kendilerine "Hücre nişin", 'Hücre güzîn" ve "Dede" denilirdi.


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder