Taceddin Sultan Camii, Ankara’nın Merkez Altındağ İlçesi’nde, Hamamönü Semti Sümer Mahallesi Taçlı Sokak'ta Karacabey İmareti yakınında bulunmaktadır.
Cami, kesme taş duvarlı olup, kiremit çatılıdır. Planı uzunlamasına dikdörtgendir.
Son cemaat mahalli mevcuttur.
Cami, kesme taş duvarlı olup, kiremit çatılıdır. Planı uzunlamasına dikdörtgendir.
Son cemaat mahalli mevcuttur.
Caminin Mihrâb, Minber ve Vaaz Kürsüsü
Tâceddinzâde
Mustafa Efendi adına ilk defa, 1075’te (1664) Ankara’da düzenlenen
Aslanağa bin Muslu Vakfiyesi’nin şahitler listesinin başında
rastlanmaktadır.
Tâceddinzâde’nin dergâhla birlikte bir de cami yaptırdığı anlaşılmaktadır.
Bu bilgiden hareketle Tâceddin Camii ve Dergâhı’nın XVII. yüzyılın ortalarında faaliyete başladığı söylenebilir.
Tâceddinzâde’nin dergâhla birlikte bir de cami yaptırdığı anlaşılmaktadır.
Bu bilgiden hareketle Tâceddin Camii ve Dergâhı’nın XVII. yüzyılın ortalarında faaliyete başladığı söylenebilir.
1892’de cami, minare ve türbenin
yıkılarak II.Abdülhamid’in hazîne-i hâssadan tahsis ettiği 60.000 küsur
kuruşla yeniden inşa edilmesi kararlaştırılmıştır.
Türbenin giriş kapısı üzerindeki manzum kitâbede caminin inşasının 1319 (1901) yılında tamamlandığı kaydedilmektedir.
“Tâcdâr-ı tâcdâran Hazret-i Sultan Hamîd/
Yaptı bu dergâh-ı Tâceddîn’i tahsîne sezâ/
Söyledi Câhid kulu lafzan tamam târîhini/
Bin üç yüz on dokuzda oldu bu câmi binâ.”
Türbenin giriş kapısı üzerindeki manzum kitâbede caminin inşasının 1319 (1901) yılında tamamlandığı kaydedilmektedir.
“Tâcdâr-ı tâcdâran Hazret-i Sultan Hamîd/
Yaptı bu dergâh-ı Tâceddîn’i tahsîne sezâ/
Söyledi Câhid kulu lafzan tamam târîhini/
Bin üç yüz on dokuzda oldu bu câmi binâ.”
1925
tarihli imar planlarında caminin doğusunda görülen esas hazîre, diğer
şeyhlere ait dışarıdaki türbe, derviş odaları, yemekhane ve mutfak,
haremlik binaları, selâmlık binası bahçesindeki şadırvan bu tarihten
sonraki imar değişiklikleri ve istimlâklerle ortadan kaldırılmış,
Tâceddinzâde Mustafa Vakfı adına kayıtlı sadece cami ve hazîreye ait
1285 m2’lik iki parsel kalmıştır.
Dikdörtgen planda inşa edilen caminin batı tarafında yer alan türbe ve doğudaki minare Ankara yöresine mahsus kırmızı andezit taşından inşa edilmiştir.
Tâceddin Camii, Hacı Bayram Camii gibi zâviyeli mescidlerdendir.
Bağdâdî kubbeli türbeyi içine alacak şekilde 1970’lerde camiyi genişletmek amacıyla yapılan ilâveler 2008 yılındaki restorasyon sırasında kaldırılmıştır.
Dikdörtgen planda inşa edilen caminin batı tarafında yer alan türbe ve doğudaki minare Ankara yöresine mahsus kırmızı andezit taşından inşa edilmiştir.
Tâceddin Camii, Hacı Bayram Camii gibi zâviyeli mescidlerdendir.
Bağdâdî kubbeli türbeyi içine alacak şekilde 1970’lerde camiyi genişletmek amacıyla yapılan ilâveler 2008 yılındaki restorasyon sırasında kaldırılmıştır.
Caminin Mihrâb, Minber ve Vaaz Kürsüsü
Caminin giriş kapısının tam karşısında yer alan çeşme çekilen avlu duvarının dışında kalmıştır.
Oluk arkalığına yerleştirilen, sert Ankara taşından beyaz mermer kitâbeye göre çeşmeyi Serattarzâde’nin zevcesi Fatma Hanım 1897’de yaptırmıştır.
Bugün suyu akmayan çeşme toprak altında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Tâceddin Türbesi, eskiden olduğu gibi Ankara’da Hacı Bayrâm-ı Velî Türbesi’nden sonra en çok ziyaret edilen bir merkez durumundadır.
Caminin dışında günümüze ulaşan tek yapı, Mehmed Âkif’in 17 Şubat 1921’de içinde İstiklâl Marşı’nı yazdığı selâmlık binasıdır.
Tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra bu bina “avlulu ahşap mektep” olarak Ankara Vilâyeti İdâre-i Husûsiyyesi’ne devredilmiştir.
Çeşitli sebeplerle hazine, belediyeler ve özel idarelerin mülkiyetine geçen vakıf gayri menkullerinin yeniden Vakıflar İdaresi’ne dönmesini öngören kanun ve ilgili tüzük hükümleri uyarınca 485 m2’lik bir saha üzerinde yer alan selâmlık binasının tapusu 11 Kasım 1986 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçmiştir.
Oluk arkalığına yerleştirilen, sert Ankara taşından beyaz mermer kitâbeye göre çeşmeyi Serattarzâde’nin zevcesi Fatma Hanım 1897’de yaptırmıştır.
Bugün suyu akmayan çeşme toprak altında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Tâceddin Türbesi, eskiden olduğu gibi Ankara’da Hacı Bayrâm-ı Velî Türbesi’nden sonra en çok ziyaret edilen bir merkez durumundadır.
Caminin dışında günümüze ulaşan tek yapı, Mehmed Âkif’in 17 Şubat 1921’de içinde İstiklâl Marşı’nı yazdığı selâmlık binasıdır.
Tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra bu bina “avlulu ahşap mektep” olarak Ankara Vilâyeti İdâre-i Husûsiyyesi’ne devredilmiştir.
Çeşitli sebeplerle hazine, belediyeler ve özel idarelerin mülkiyetine geçen vakıf gayri menkullerinin yeniden Vakıflar İdaresi’ne dönmesini öngören kanun ve ilgili tüzük hükümleri uyarınca 485 m2’lik bir saha üzerinde yer alan selâmlık binasının tapusu 11 Kasım 1986 tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçmiştir.
Taceddin Sultan Camii, Altındağ, Ankara
Mehmed Âkif, Nisan 1920’de Ankara’ya
gelişinden itibaren yakın arkadaşları Hasan Basri (Çantay), Müftüzâde
Abdülgafur (İştin) ve Mehmet Vehbi ile (Bolak) beraber Mayıs 1921
tarihine kadar Tâceddin Dergâhı’nın selâmlık binasında kalmış,
Safahat’ın altıncı kitabı Âsım’ı burada tamamlamış, “İstiklâl Marşı”,
“Süleyman Nazif”, “Bülbül” şiirlerini burada yazmıştır.
Eşref Edip Fergan’ın, “Dergâh deyince dervişler, âyinler hatıra gelmesin.
Eşraftan birinin âdeta selâmlık dairesi.
Ufak bir köşk gibi muntazam yapılmış.
İçi dışı boyalı. Döşenip dayanmış, güzel ve geniş bir bahçesi var.
Türlü türlü meyveler.
Önünde bir şadırvan, şırıl şırıl sular akıyor” şeklindeki ifadeler (Mehmed Âkif, I, 152) ile yapılacak selâmlık binasını tarif eden Ankara İmar Meclisi’nin kararında geçen kayıtlar tamamen örtüşmektedir.
Eşref Edip Fergan’ın, “Dergâh deyince dervişler, âyinler hatıra gelmesin.
Eşraftan birinin âdeta selâmlık dairesi.
Ufak bir köşk gibi muntazam yapılmış.
İçi dışı boyalı. Döşenip dayanmış, güzel ve geniş bir bahçesi var.
Türlü türlü meyveler.
Önünde bir şadırvan, şırıl şırıl sular akıyor” şeklindeki ifadeler (Mehmed Âkif, I, 152) ile yapılacak selâmlık binasını tarif eden Ankara İmar Meclisi’nin kararında geçen kayıtlar tamamen örtüşmektedir.
Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/taceddin-dergahi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder