Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii, Zeytinburnu, Beşiktaş
İstanbul'un Merkez Zeytinburnu ilçesinde Topkapı’da sur dışında, eski Edirne yolu üzerindedir. İstanbul E 5 çevre yoluna cepheli olan ve önünden günde binlerce aracın geçtiği fakat Çevre yolundan fark edilmeyen, İstanbul’daki en güzel küçük külliyelerden biri olan Takkeci Külliyesi bugün sakin yalnız, cemaati çok azalmış bir şekilde Topkapı parkının ortasında bulunmaktadır.
Arakiyeci İbrahim Ağa, Takkeci İbrahim Çavuş, Takkeci Cami olarak da anılmaktadır.
Arakiye keçeden yapılan şapkaya verilen isimdir.
Kitabesinde de belirtildiği gibi, camiyi yaptıran İbrahim Çavuş’tur ve inşa tarihi 1000/1591-92’dir.
Cami, mektep ve sebilden meydana gelmiştir. Taş levha ve iri dikmelerle inşa edilmiş bir duvarla çevrelenmiş, üç kapılı geniş bir avlu içerisindedir.
Doğu tarafındaki Takkeci Sokağı’nda İbrahim Ağa’nın bir diğer sebili, kendinin ve oğlu Halil Çavuş’un kabirleri bulunmaktadır.
Avlunun kuzeydoğu köşesinde ve diğer taraftaki sebilin karşısında Derviş Paşa’nın 1235/1819 tarihli çukur çeşmesi bulunmaktadır.
Haziredeki 1173/1759 tarihli Takkeci İbrahim Cami Şeyhi Ali Efendi’nin kabir taşından ve Hadaika’daki ifadeden caminin aynı zamanda vakfiye gereğince Halveti tekkesi olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır.
1985’te Vakıflar İdaresi’nin yaptırdığı çalışmalarda da mahfil tavan ve dikme ve kemerlerinde orijinal altın yaldızlı nakışlar bulunmuştur.
Caminin girişinde Sultan II.Mahmut döneminde 1236/1831 yılında yapılan tadilata ait bilgiler bulunan kitabe bulunmaktadır.
Cami 1,15 m. kalınlığında, kaba kesme taş ve iki sıra tuğla ile yapılmıştır.
Arakiyeci (Takkeci) İbrahim Ağa Camii'nin Mihrab ve Minberi
Çatılı ancak, içeriden 5,50 m çapında ahşap kubbelidir.Caminin iç ölçüleri 11,70x11,25 m’dir. 7,75 m. Derinliğinde iki sıralı ahşap direk üzerinde, geniş saçaklı son cemaat yeri “U” şeklinde binayı çevrelemektedir.
Ön ve yan saçak alınları üçgen biçimindedir.
Sağda bulunan minare kaidesinin bir eşi de solda yapılarak denge kurulmuştur.
Buradan, dışarıdan ve içeriden mahfile çıkılmaktadır.
Minare kesme taştan, çok kenarlı bir gövdeye sahip, şerefe altı stalaktitlidir.
Tamamen orijinal.
Mahfile minareden de çıkılmaktadır.
Son cemaat duvarındaki cümle kapısı sade silmeli çerçeve içinde, iki sıra bademle tezyin edilmiştir.
Caminin kitabesi makaralı kapı üzerinde, üç satır halindedir.
Türkçe olarak kartuşlar içine girift bir celi sülüsle yazılmıştır.
Ahşap cümle kapısı orijinaldır ve kündekâri tekniği ile yapılmıştır.
Cümle kapısı sağ ve solunda ikişer alt ve üst pencere bulunmaktadır.
Alt pencereler arasında iki adet üstü dilimli ve köşeleri malakâri ile süslenmiş mihrap bulunmaktadır.
Son cemaat yerindeki alt pencerelerin kemer aynalarında mermerden celi sülüsle Fatiha, İhlas, Felak ve Nas sureleri kabartma olarak yazılmıştır.
Caminin sağ duvarında, minare yanında ikinci bir kapı vardır.
Cami on dört alt ve on dört üst pencereye sahiptir.
Üst pencereler sivri kemerli ve basit müzeyyen alçılıdır. Mihrap üzerindeki müzeyyen pencerede besmele yazısı vardır.
Pencere ahşap kanatlarının bazıları günümüze kadar gelebilmiştir.
Mihrap duvarındaki pencerelerin kemer aynalarında son cemaat pencerelerindeki gibi celi sülüs yazılar bulunmaktadır.
Diğerlerinde ise çini panolar yer almıştır.
Dokuz ahşap direk üstündeki mahfil “U” şeklindeki camiyi sağ ve sol duvar ortalarına kadar sarmaktadır.
Yan duvarların mahfil altına isabet eden iki pencere arasında karşılıklı olarak birer kitabesi bulunmaktadır.
Takkeci İbrahim Ağa Camii’nin şöhreti ise, içerisindeki çinilerden dolayıdır.
16.Yüzyılın en güzel İznik işi çini örnekleriyle pencerelerin kemer tepelerine kadar bütün duvarlar kaplanmıştır.
Nar çiçeği kırmızısı, parlak camgöbeği, yeşil, lacivert renkler Rumî ve Hatayî desenler kullanılmıştır.
Pencere aralarında vazo ve çiçek buketleri ile bezenmiş panoların, kemer köşelikleri ve içleri zengin motiflerle süslenmiştir.
Mihrabın alçı mukarnasları hariç, tamamı çini ile kaplanmıştır ve mihrap ayeti de çiniyle yazılmıştır.
Bununla birlikta bazı duvarlarda taklit çiniler de kullanılmıştır.
Bazı panolar tamamen sökülerek alınmış ve yerlerine baskı tekniği ile yapılmış yenileri konmuştur.
Bunlardan bazılarının Gülbenkyan tarafından Lizbon’daki Salazar Müzesi’ne hediye edildiği bilinmektedir.
Caminin mermer minberi, şebekeli korkuluğu, kafesli yanlıkları ve sade silmeleri ile devrinin güzel ve nisbetli bir eseridir.
Ahşap kubbe yaldızlı çatı ile dilimlenmiş, eteklerindeki mukarnasları altın yaldızlı iki sıra badem ve yapraklarla tezyin edilmiştir.
Kubbe göbeğinde yuvarlak içinde tekrarlanan bir ayet bulunmaktadır.
Caminin avlusunun kıble tarafındaki kapının sağına bitişik üstü açık bir sebil, su kuyusu ve haznesi ayrıca da bir mektep binası bulunmaktadır.
Mektep, tek katlı ve çatılıdır.
Sebil ve mektebe giriş takkeci Cami Sokağı’ndan ayrı bir kapı iledir.
Mektebe bitişik olan sebilin avluya bakan penceresi yanında büyük bir kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe dokuz satır olarak celi sülüsle caminin kitabesini de yazan Nûşî tarafından yazılmıştır.
1002/1593-94 tarihini taşımaktadır.
Caminin doğusunda Takkeci Cami Sokağı’nın öbür tarafında, köşe başında İbrahim Ağa’nın diğer sebili ve kendisi ile oğlunun kabirleri bulunmaktadır.
Sebil, köşede her iki sokağa karşı ikişer pencerelidir. 4,10x4,50 m. Ölçülerinde taş söve ve başlıklardan yapılmıştır.
İlk yapıldığında üstü diğer sebil gibi açık olduğu sanılan yapının bugün üstünde çinko kaplı bir ahşap kat bulunmaktadır.
Sebilin eski Edirne yolu üzerindeki cephesinde içerideki su haznesine bağlı bir çeşmesi vardır.
Bu çeşme üzerinde üç beyitlik mermerden Türkçe kitabede İbrahim Ağa’nın adı ve 986/1578 tarihi yazılıdır. Sebilin diğer köşesinde pencere üst başlığındaki diğer mermer kitabede su ayeti ve bir hadis bulunmaktadır. Sebilin arkasında bulunan bahçedeki yüksek sanduka büyük bir ihtimalle Takkeci İbrahim Ağa’nın kabridir.
Dört yanında gülçeler bulunan ve sekiz köşeli baş ve ayak taşlarında Arapça ve Türkçe kitabelerde bu hayratın sahibi olan zatın 1004/1595-96 da vefat ettiği yazılıdır.
Yanındaki daha küçük olan ve örfi kavuklu taşıyla dikkati çeken kabir ise oğluna aittir.
Kitabesinde Türkçe olarak İbrahim Ağa’nın oğlu Halil Çavuş’un 995/1587’de vefat ettiği yazılıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder