24 Eylül 2011 Cumartesi

Tarihi Açıdan Önemli Bir Bilim, Tıp ve Kültür Merkezi: Süleymaniye Külliyesi

2006 yılı Ağustos ayında Amerika’da yayınlanan Neuro Surgery isimli dergide Türkiye’den bir yazı yayınlandı. Alışılmışın dışındaki bu yazı, sağlık ve eğitim alanındaki enstitülerden biri hakkındaydı: Bulunduğu şehirle bütünleşmiş ve onun gelişmesine katkı sunmuş olan İstanbul’daki Süleymaniye Külliyesi.


Tıpkı antik çağlarda Kos adasındaki Asclepiad, Bergama ve İskenderiye kütüphaneleri ya da günümüzdeki Harvard, Oxford ve Cambridge Üniversiteleri örneklerinde olduğu gibi. Külliye; Tıp Fakültesi, hastane, kütüphane, eczane gibi bir çok birimden oluşmaktaydı. Külliye, Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine dönemin en ünlü mimarı olan Mimar Sinan tarafından yapıldı. Gülten Dinç, Sait Naderi ve Yücel Kanpolat’ tarafından yapılan bu çalışmada, Romalılar ve Bizanslılardan başlayıp Osmanlılara ve günümüze kadar uzanan kısa bir İstanbul tarihi anlatılıyor. Özelliklede 16. yy Osmanlı imparatorluğunda bilimsel düzeyden ayrıntılı olarak bahsediliyor. Osmanlı imparatorluğu hem sivil hem de askeri anlamda büyürken, bilim adamları, doktorlar, cerrahlar yetiştirebilmesi yanında muhtaçlara da yardım eli uzatabilecek, sosyal anlamda destek sağlayacak kuruluşlara gereksinim doğduğundan bahsediliyor.
 Süleymaniye Külliyesi'den Bir Bölüm
Muhteşem Süleyman olarak da bilinen Kanuni’nin adına yaraşır şekilde bir eser ortaya çıkarılırken, İstanbul’da da ilk Tıp fakültesinin temelleri atılmış oluyor. Külliye, genel ve sağlıkla ilgili bölümlerden oluşuyor: cami, orta dereceli eğitim için dört okul (ilk, orta, lise ve üstü okullar); yüksek eğitim için iki okul: tıp fakültesi ve ilahiyat; eczane, hastane, misafirhane - otel, aşevi, kervansaray, hamam, Kanuni Sultan Süleyman ve karısı Hürrem Sultan için iki kabir. Ve de Mimar Sinan’ın kabri... Bugün, okullardan birisinin Türkiye Bilimler Akademisi (TUBA) için ayrılmış olduğundan restorasyon çalışmalarının da buradan başladığından bahsediliyor. Çalışmada, hastane, tıp fakültesi ve eczane arasındaki ilişkilerden detaylı olarak bahsediliyor. Tıp Fakültesinde öğrenciler, teorik dersler yanında haftada dört gün hastanedeki pratik uygulamalara katılıyor. Bu hastanenin diğer Osmanlı hastanelerinden en önemli farlı özel bir nöropsikiyatri bölümünün bulunması. Bu bölümde hastalar özel ilaçlar ve müzik gibi farklı yöntemlerle tedavi ediliyor. Hastanedeki doktorlar tam gün çalışıyor ve kesinlikle ücret almıyor. 1873 yılına kadar bu durum böyle devam ediyor. Külliye, sonraları deri ve matbaacılık isleriyle uğraşanlar tarafından kullanılmaya başlanıyor. Bu gün ise bina unutulmuş durumda ve restorasyon gerektiriyor deniliyor.

-->

 İSTANBUL’DAKİ  DİĞER CAMİLER


SAFRANBOLU’DAKİ CAMİLER 


.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder