Zevle Sultan Camii, Selçuklu, Konya
Zevle Sultan Mescidi, Konya'nın Merkez Selçuklu İlçesi, İhsaniye Mahallesi Abdülezelpaşa Caddesi üzerinde, Alâeddin Tepesi’nin batısında, bugünkü kız yurdunun karşısında bulunmaktadır.
Mescidin, kitabesinden öğrenildiğine göre Sultan Alâeddin Keykubat devrinde yapıldığı tahmin edilmektedir.
Mescid, zamanla harap olmuş ve 19. yüzyıl başlarında bir süre ahır olarak kullanılırken, Abdülvâhid Çelebi tarafından ufak bir tamirle ibadete açılmıştır.
1960 yılında ise mescid ve türbenin yeniden tadilatı yapılmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1998 yılında son tadilatı yapılan Zevle Sultan Mescidi, ibadete açık olup iç kısımdaki türbe bölümü dış kısma alınmıştır.
Tek kubbeli ve cephe duvarları tümüyle tuğla örgülü kübik bir eserdir.
Batı cephesinin alt kotunda düşey dikdörtgen formlu bir ve güney cephesinde de altlı-üstlü iki penceresi bulunur.,
Cephenin alt kotundaki penceresi düşey dikdörtgen formlu olup, üst sıradaki pencere yuvarlak kemerli bir açıklıktır.
Tadilatlar esnasında, kuzey cephesinin batı kanadına yakın bir kapı açıldığı gibi, kuzey duvarına bitişik olarak ateş tuğlalarıyla örülmüş yeni bir bina eklemlenerek cephe tamamen perdelenmiştir.
Mescide batı cephesinin kuzey ucundaki düşey dikdörtgen bir kapı açıklığından dahil olunmaktadır.
Kapı söveleri ve lentosu ile lento üzerine yatay olarak yerleştirilmiş bezemeli mermer frizin bir Bizans yapısından devşirildiği anlaşılmaktadır.
İbâdet mekânı, kare planlı ve zemin kotuna kadar inen pandantiflerle geçilmiş bir kubbe ile örtülüdür.
Mekânın güney-doğu köşesindeki pandantif boşaltılarak içine şimdiki basit ahşap mihrap yerleştirilmiştir.
Mescidin kuzey cephesinin önünde, dört mermer sütunla taşınan kırma çatılı bir baldaken mezar ve içinde de üç mermer sanduka yer almaktadır.
Mevzubahis sandukaların, 1960’lı yıllarda mescidin içindeki ahşap duvarlı ve kerpiç duvarlı bir türbe bölümünde yer aldığı ve iki sandukadan ibaret olduğu bilinir.
Batı cephesindeki kapısının üzerinde yer alan dört satırlık Arapça kitâbesinin ilk satırında, sadece devrin Sultanının lâkabı olarak “Alâü’d-dünyâ ve’d-dîn” ibaresine ve geri kalan üç satırda da Tevbe Sûresi’nin 18.Âyetine yer verilmiştir. Sözkonusu lâkabı kullanan üç Selçuklu Sultanı olduğu bilinmektedir. Kitâbenin bir mescide ait olduğu anlaşılmakla birlikte, hâlihazırda üzerinde bulunduğu yapıya aidiyeti şüpheli olduğu gibi, kubbeye geçiş elemanları ve özellikle mihrabındaki anomali dolayısıyla mescit olarak inşa edilip edilmediği de belirsizdir. Buna karşılık, yapının şimdiki görünümünü Osmanlı çağında gerçekleştirilen fizikî müdahalelerle kazandığına şüphe yoktur.
Bu kapı üzerindeki Selçuklu sülüsü ile yazılmış dört satırlık kitabesi şöyledir:
Alâü’d-dünyâ ve’d-dîn (Dinin ve dünyanın yücesi büyük Sultan)
Allah’ın mescidlerini ancak ve ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah’dan başka kimseden korkmayanlar imar eder.
İşte o doğru yolu bulmaları umulanlar da onlardır (Tevbe Sûresi 18.Ayet)” yazılıdır.
Kitâbesinin şimdiki mescide aidiyeti kabul edildiği takdirde, Selçuklu çağına ait ilk mescidin inşaatının 13. yüzyılın içinde ya da 14. yüzyılın hemen başında gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder