Alaüddin (Alaeddin, Ulu) Camii, Sinop il merkezinde yer almaktadır.
Cami; Ulu Camii ve Büyük Cami isimleri ile de tanınmaktadır.
Sinop’un en büyük camisi olan bu caminin, Selçuklu Sultanı I.Alâüddin Keykubat tarafından 1214 yılında inşasına başlanmış ve Selçuklu Veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından 1267 yılında tamamlanmıştır.
İbni Batuta Sinop’a geldiği zaman bu camiyle ilgili seyahatnamesinde şunları yazmıştır:
“Sinop’un camii en güzel mescidlerinden biridir.
Ortasında bir su havuzu bulunur.
Bu havuzun fevkinde, dört ayak üzerine mebni bir kubbe mevcuttur.
Her ayağın yanında rühamdan iki sütun mevzuudur.
Bunların fevkinde bulunan mahfile ahşap bir merdiven ile çıkılır.
Bu, Sultan Barvana İbni Sultan Alâüddin Rumi’nin eseri binası olarak, mumaileyh Cuma namazını mezkûr kubbenin üstünde edâ ederdi.
Badehû oğlu, Gazi Çelebi canişini oldu.
Onun vefatında salihfülbeyan Sultan Süleyman Sinop’u zaptetti”.
Selçuklu Devri plan tiplerine uygun olarak enine uzanan dikdörtgen, 22.00x66.00 m. ölçüsünde, duvarları bir sıra tuğla, bir sıra kesme taştan yapılmıştır.
İbadet mekânının üzeri beş kubbe ile örtülmüş, bahçesine şadırvan, İsfendiyaroğulları zamanında da avlunun kuzeyine İbrahim Bey’in türbesi yapılmıştır.
Caminin kuzey yönünde 12 m. yüksekliğinde bir duvarla çevrilmiş 30x79 m. ölçüsünde bir avlu vardır.
Bu avlunun kuzey, doğu ve batıya açılmış üç kapısı bulunmaktadır.
Bu avlunun kuzey ve batı kapıları üzerinde kitabeler bulunmaktadır.
“Peygamberimize ve kendilerine rahmet olan Allah’ın senâları olan kulun Süleyman Nebi’nin, ey Allahım bana ve babam da anama ihsan buyurduğun nimete şükredeyim ve hoşlanacağın iyi işi yapayım diye ilham eyle ve beni rahmetinle salâh ehli kullarının arasına koy dedi, yolundaki dua dizisine katılarak sana dua ediyorum.
Çünkü sen onun duasına icabet ettin ve ricasını fazlında gerçekleştirdin.
Yarabbi aramızı temiz adla birleştirdiğin gibi gönüllerin husulunda ümmetçe aramızı açma.
Çünkü rahmetin her istekten daha büyüktür.
Rağbeti gerçek olan İslâm dininde akıbetini Allah iyi adesi zayıf kulun Mehmet oğlu Ali’nin oğlu Süleyman sana yönelmiştir.
Emeli rahmetindedir.
Sana niyetini ve emelini arılaştır.
Bu bina h.666 (1267) yılının ayında yapıldı.”
Batı kapısının üzerindeki kitabe h.787 (1385) tarihli olup, Candaroğullarından Celalüddin Bâyezîd’in tamir kitabesidir.
Ayrıca bu kitabenin üzerinde h.1267 (1851) tarihinde Sultan Abdülmecit zamanında Mutasarrıf Tufan Paşa’nın tadilat kitabesi de bulunmaktadır.
Camiye avludan beş kapı ile girilmektedir.
İbadet mekânının üzeri biri büyük olmak üzere üç kubbe ile örtülmüştür.
Ayrıca batı ve doğu yönünden de birer küçük kubbe ile ortadaki üç kubbe desteklenmiştir.
Caminin mihrabı beyaz mermerden olup, bezemeli olarak iç içe iki mihrap görünümündedir.
Mihrabın çevresi çiçekli kabartmalar halinde çepeçevre Ayatel Kürsü ile çevrilmiştir.
Bu mihrap yanındaki minber ile birlikte camiyi onaran Candaroğullarından İsfendiyar Bey tarafından yaptırılmıştır.
Caminin minberi büyük kubbenin 1850 yılında yıkılması sırasında harap olmuş, kalan bölümleri İstanbul Türk ve İslâm eserleri Müzesi’ne Trabzon Valisi Sırrı Bey tarafından gönderilmiştir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu minbere temas etmiştir:
Lâkin Alâ kaderittaka bu hâkir deryadan katre, güneşten zerre olarak tavsif edeyim.
Evvela üstad-ı kâmil bu minberi altı kıt’a mermer-hamdan inşa edip her paresini birbirine öyle mezcetmiştir ki, Kemal-i kuvvet-i basara malik olan hezarfenler bile nazar-ı im’an ile bu taşı muayene etseler her kıt’a taşın birbirine intizaç yerini fark edemezler.
Güya yekpare bir minber-i ranâdır.
Cenabı İzzet ruyi arzda ne kadar nebatat, Şukufe ve eshar halk etmişse üstat-i mermer yedi tülasını iyan ederek bu mermerde tersim etmiştir ki diyar-ı İslam’da buna muadil bir minber yoktur.”
Caminin arkasında kesme taştan, yuvarlak gövdeli tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.
SİNOP'TAKİ DİĞER CAMİLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder