Nişancı Mehmet Paşa Camii'nin Mihrab ve Minberi
Câmi giriş kapısın iki yanında bulunan kitabelere göre câmi, H.1179/ M. 1766’da Sultân III.Mustafa zamanında Mehmed Paşanın torunu Şükrüllah efendi tarafından ilk defa, Sultân III.Mahmud devrinde H.1251 / M.1835’te zamanın Vakıf Nâzırı Mekkizâde Mustafa Asım efendi tarafından ikinci defa tamir ettirilmiştir. Son olarak da 1958 yılında Vakıflarca restore edilmiştir. Câmi Mimar Sinan’ın son yıllarına ait eserlerindendir. Yeniliklerle dolu iç mekânı, dış görünüşü ve olgun nisbetleri ile Mimar Davut Ağa ve Mehmed Ağa’nın rolü olsa da yine tamamına Sinan üslûbu hakimdir . Nişancı Mehmed Paşa Câmii’nde Mimar Sinan tarafından geliştirmiş olan sekizgen şemanın daha önce denenmemiş değişik bir uygulamasına şahit oluyoruz. Bu arada sekiz adet sivri kemere binen 14.20 m. çapındaki harîm kubbesi sekiz yarım kubbe ile desteklenmektedir. Bu câmii’nin kubbesi sekiz duvar payesine müstenit kemerler üzerindedir. Mihrâp ile iki yandaki çıkıntılar üzerinde bir yarım kubbe bulunur. Mihrâbın iki yanındaki kürsülere pencere boşluğu ve duvar içindeki merdivenlerden çıkılır. Altı sütuna müstenit beş kubbeli son cemâat mahalli vardır.Evliya Çelebi seyahatnâmesinde, câminin Mimar Sinan eseri olup, selâtin câmileri kadar mükemmel olduğundan bahsetmektedir. Câmide, Azapkapı Sokulu Câmii olân şeması bazı değişikliklerle ele alınmış, dört taraftaki eşit yarım kubbeciklerle köşelerdeki eksadralar duvara bağlı sekiz paye arasına yerleştirilmiştir. Mihrâp tarafındaki eksadralar duvara çevrilip köşelerdeki kaldırıldığından bir daralma olmuş, mihrâp bölümü yarım kubbesi de, ayrıca dışa çıkıntı yaparak burada iki kademeli olarak köşeler meydana gelmiştir. Giriş tarafındaki köşelere de eski tabhânelerin hatırası olarak kapıları son cemâat revakına açılan uzun dikdörtgen birer mekan yerleştirilmiştir. Mahfile ve minareye götüren merdivenler kuzey duvarındaki nişlerdedir. Güneyde köşelere dayalı mermer kürsüler yerleştirilmiştir. Mermer mihrâp ve geometrik şebekli zarif minber ilk inşâ devrindendir. Kuvvetli bir mimârî görüş eseri olarak çok pencereli, yüksek, aydınlık, ferah mekan, dıştan da çok yüksek hatların hakim olduğu değişik bir görünüm sağlanmıştır. Daha geniş olan orta bölümde çapraz tonoz, yanlarda ikişer kubbe ile beş gözlü son cemâat revakının alçak tutulması da bu etkiyi kuvvetlendirmiştir. Aynı şekilde silmelerle üçe bölünmüş silindirik takviye kuleleri ve bunlar arasında kubbeyi çelenk gibi saran yarım kubbeciklerle eksadralar alçak tutularak kubbenin hakimiyeti arttırılmış, son cemâat revakının batı köşesinden yükselen minare, bunu gölgelemeyecek şekilde ölçülü tutulmuştur. Tamamı taştan yapılan câmiye karşılık, revaklı şadırvan avlusu tuğla taş örgülü duvarı ile değişik görünüştedir. Avlu etrafında 19 sütun ve revak olup, üzerleri kurşun taklidi beton şaplı kubbelerle örtülüdür. Câminin tek şerefeli sanat eseri bir minaresi olup, tamire muhtaç bir durumdadır.
Caminin iç kısım alanı, son cemâat yeri ile birlikte 400m2, dış kısmı ise avlu ve bahçesiyle birlikte 3000m2‘lik bir alanı kapsamaktadır. Câminin iç kısmında yanlarda ve arka kısımda yer alan U şeklindeki çevresi mermer kafesle çevrili, mahfili ile ayrıca ahşap dekorlarla bezenmiş müezzin mahfili olup, câmi içi çeşitli nakış, hat ve revzenlerle süslenmiştir. Hadîka’da belirtildiğine göre, câmi avlusunda fevkani ve tahtâni iki medrese olduğu ve ittisalindeki hangâh (tekke) bir zaman sonra Nişancı Paşa’nın vasiyeti üzerine yapılmıştır.Şadırvan avlusunda ve dış avluda birer kuyu bulunmaktadır. Câminin karşısında “Ümmi Veled Medresesi” ve onun civarındaki Keskindede Zâviyesi Kabristanı bulunmaktadır. H.1251 / M.1835 yılında Câminin dışı, medreseler ve zâviy, Evkaf Nâzırı Mekkizâde Mustafa Asım Efendi’nin himmetiyle tamir edilmiştir. Câmi daha önce külliye durumunda iken bugün ancak câmi ile birlikte, câminin bânisinin kubbeli ve revaklı türbesi ayakta kalmış adı geçen tekke, zâviye ve medreselerden eser kalmamıştır. İç avluda bulunan şadırvanın 8 mermer direk üzerinde bulunan mahtûri çatısı kurşunla kaplıdır. Câmi çevresinde bulunan mezarlığı pek bakımlı olmayan hazîrede, bâninin oğlu Eyüp Kadısı Mehmed Nutki Efendi’de medfûn bulunmaktadır. Câmi çevresindeki Bâki Efendi, Bakkal Mehmed Ağa Mescidi, Keskindede Mescidi ve Bakkalzâde Mescitleri’nin bulunduğu Hadîka’da zikredilmekte olup, bunlardan herhangi bir eser kalmamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder