Tâcü’l-Vezîr (Vezir Tacüddin Ahmed) Türbesi, Selçuklu, Konya
Tâcü’l-Vezîr (Vezir Tacüddin Ahmed) Mescidi, Konya’nın Merkez Selçuklu İlçesi Ferhuniye Mahallesi’ndeki eski Fuar Alanı’nda Hacı Veyis Zâde Camii'nin ve Konya İl Müftülüğü'nün 100 m yakınında bulunmakta idi.
Mescid, medrese, hanikâh ile türbeden ibaret olan bir külliye idi.
Fakat bu külliyeden günümüze sadece türbe ulaşabilmiştir.
Ancak bir arşiv kaydına göre, külliyenin medresesi II.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında 637/1239-40 yılında Vezir Tacüddin Ahmed tarafından yaptırılmıştır
Mescidin de bu tarihlerde diğer külliye birimleriyle birlikte aynı şahıs tarafından yaptırıldığı söylenebilir.
Mescidin ne zaman ortadan kaybolduğu konusunda bir bilgi yoktur.
Arşiv belgelerindeki en son kayıt 1052/1642 yılına aittir.
Mehmet Önder, mescidin harap durumda olduğunu ve enkazının 1932 yılında kaldırıldığını ifade eder.
Külliye, Emîr Tâceddin Pervâne ve ailesi tarafından inşa edilmiştir.
Arşiv kaynaklarından anlaşıldığına göre bu vakıf medrese, mescid, zaviye ve türbeden müteşekkil bir biçimde inşa edilmiştir.
Sonradan medresenin Dârüʹl‐Huffâz olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Vakfiyesi günümüze ulaşmadığından külliyenin vâkıfı ve vakfın işleyişi hakkındaki bilgiler eksiktir.
Ayrıca türbenin içinde yer alan mezar kitabesindeki bilgiler ile Osmanlı dönemi arşiv kayıtlarında külliyenin vâkıfı hakkında verilen bilgiler de birbirinden farklıdır.
Külliyenin inşasına I.Alâeddin Keykubad döneminde başlanmış ve Selçuklu Sultanı II.Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde 1239 yılında tamamlanmıştır.
Türbe içindeki mezar kitabelerinde burada medfun olan Mahmud ve Şeyh Sûretî'nin babalarının adı ʺMehmedʺ olarak kaydedilmiştir ki bu kişi Tâceddin Mehmed Pervâne'nin kendisidir.
Ancak 1556/1557 tarihli Osmanlı dönemi arşiv kaydında;
ʺMedrese‐i Tâcüddin Lala ibn‐i Seyyid Ahmed bin ümeraiʹs‐sultan Gıyâseddin Keyhüsrev bin Alâeddin Keykubad‐ı Selçûkiyye, haliye Tâcüʹl‐Vezir dimekle meşhurdur.
Vâkıfın mezarı medrese kurbünde bir kubbe içindedir.
Hankâh dahi var imiş, haliya nâ‐malum.
Vakıfnâme mevcud ve Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev eyyamında bina olunmuş, fî tarih 637ʺ ifadeleri yer almaktadır ki burada vâkıfın adının ʺMehmedʺ yerine ʺAhmedʺ olarak yanlış yazıldığı net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Ayrıca ʺ...vâkıfın mezarı medrese kurbünde bir kubbe içindedir...ʺ ifadesinden türbede Tâceddin Pervâneʹnin medfun olduğu düşünüleblir.
Bilindiği gibi Tâceddin Pervâne 1238 yılında öldürülerek malları müsadere edilmiştir.
Bu durumda cenazesi belirli bir tarihten sonra Ankaraʹdan Konyaʹya taşınmış olmalıdır.
Tâceddin Pervâneʹnin mülklerinin müsadere edilerek devlet hazinesine verilmiştir.
Ancak onun vakfı kendisinden sonra da külliyeye vakfedilmiş olan arazi, dükkan ve işletme gelirleri ile 1914 yılına kadar hizmet vermiştir.
Bu durum, vakfı idare eden oğlu Mahmudʹun babasının mülklerini üzerine almış olma ihtimalini düşündürmektedir.
Selçuklu döneminde vakıf eserlerinin inşa sürecinin birkaç yıldan daha az olmadığı düşünülürse, Tâceddin Pervânenin ölümünden önce külliyeyi inşa ettirmeye başladığı ve buranın oğlu Mahmud tarafından tamamlandığı
söylenebilir.
1557 yılına ait kayıtlarda zaviyenin yıkılmış olduğu belirtilmiştir ki XVIII. yüzyılın ortalarına kadar buraya zaviyedâr atamasının yapılmamış olması bu bilgiyi doğrulamaktadır.
1757 yılından itibaren belki de vakfın bir bölümü olan zaviye yeniden inşa edilerek tekrar görevli atamaları yapılmış ve hizmetine devam etmiştir.
1776 yılına ait bir kayıtta külliyenin içinde vakfiye gereğince bir medrese inşa edildiği ancak daha sonradan buranın sadece zaviye olarak hizmet verdiği ifade edilmiştir.
Bununla beraber külliyeye 1906 yılına kadar müderris atamaları devam etmiştir.
1706 yılına ait bir başka kayıtta ise daha önce hiç söz edilmemesine rağmen külliye içindeki Dârüʹl‐Huffâzʹa görevli ataması yapıldığı belirtilmiştir.
Bu durumda Tâcüʹl‐Vezir Medresesinin bir Dârüʹl‐Huffâzʹa dönüştürüldüğü ve eğitim hizmetine hafız yetiştirerek devam ettiği söylenebilir.
Mehmet Önder, Dârüʹl‐Huffâzın 1896 yılında tamamen yıkılmış ve civarındaki kümbetten başka bir parçasının kalmadığını yazmıştır.
Müderris Alaiyeli Mustafa Efendi 1906 yılında Evkâf Sandığıʹndan 380 kuruş talep ederek medreseye dört hücre yaptırmıştır.
Tâcüʹl‐Vezir Külliyesindeki Dârüʹl‐Huffâzʹa son müderris ataması 1914 yılında yapılmış ve bu tarihte 22 talebe eğitim görmüştür.
Medresenin son müderrisi olan Mustafa Efendi, 1914 yılında yapılan düzenleme ile ʺTâcüʹl‐Vezir Müdürüʺ unvanını kullanmış ve bu sayede külliye vakıf durumunu korumuştur.
Günümüze sadece türbe ve medresenin giriş ve hücreleri dışında kalan küçük bir kısmı ulaşmıştır.
Kümbetin içinde üç tane mezar vardır.
Bunlardan biri 1337’de ölen, Tâceddin Pervâneʹnin torunu Celâleddin Kasım Beyʹindir.
Diğeri ise Kasım Bey’den beş yıl sonra 1342’de vefat eden Tâceddin Pervâneʹnin diğer torunu Şeyh Sûretîʹnindir.
Üçüncü mezarın kime ait olduğu ve tarihi bilinmemektedir.
Kaynaklar:
- Muhammet ARSLAN, Konya’nın Günümüze Ulaşamayan Selçuklu Mescitleri
- http://www.tarihinpesinde.com/dergimiz/sayi22/S22_19.pdf
- Sözen, 1972; Yıldırım, 1999; Karpuz, 2001; Konyalı, 2007
- Kuran, 1969; Önder, 1971; Önder, 1993
- Atçeken, 1998, s. 213
- Önder, 1993, s. 172
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder