Beyhekim Camii, Selçuklu, Konya
Beyhekim Ekmeleddin Türbesi, Konya'nın Merkez Selçuklu İlçesi'nde Beyhekim Camii'nin içinde bulunmaktadır.
Türbe, camiye girdikten sonra sağ taraftadır.
Aslen Nahcıvan’lı olan Ekmeleddin Tabib, Selçuklu Sarayı’nın başhekimidir.
Hazreti Mevlâna’nın yakın dostlarındandır.
Hz.Mevlâna’nın hastalığında ve vefatından önce onu, tabip Gazanferî ile beraber tedavi etmeye çalışmıştır.
Hz.Mevlâna’nın kendisine yazılmış mektupları vardır.
Hz.Mevlâna onu bir mektubunda şöyle över:
“Hekimlerin büyüğü, hayat cevherinin en arınmışı, belanın ve zehirlerin panzehiri, akıl ağaçlarının meyvesi, hoyrat kişilerin meydana getirmek istedikleri kötülüklerin söküp atıcısı, marifet deryasının cevheri…”
Sultan Veled de, kırk beyitlik bir kaside ile Beyhekim’i methetmiştir.
Bu kasidenin baştan yirmi iki beyti müvaşşahtır (akrostiş).
Yani bu beyitlerin ilk harferinden "Ekmeleddin Müeyyed el-Nahcivanî" adı çıkar.
Kaynaklarda Beyhekim’in, Hz.Mevlâna’nın resimlerini yapan Aynü’ddevle’den büyük paralar karşılığında Hz.Mevlâna’nın resimlerinden aldığı rivayet edilir.
Beyhekim, uzun yıllar Kayseri’de Cevher Nesibe Tıp sitesinde de başhekimlik yapmıştır.
Beyhekim Ekmeleddin Hazretleri, tarihî kayıtlarda, “Tabiblerin Meliki ve Hekimlerin Reisi” olarak anılmıştır.
İbn-i Sina’ya hayran olan Beyhekim, onun Kanun’unu şerhetmiştir.
Ekmeleddin Tabib’in, Hz.Mevlâna’nın vefat yılı olan 1273 yılından sonra vefat ettiği muhakkaktır.
Veliler listesinde yer alan hekim başımız hakkında fazla malumat mevcut değildir.
Beyhekim Ekmelüddin Hazretleri, önceleri çok güzel ve pahalı elbiseler giydiği halde bir gün Hz.Mevlânâ’nın meclisinde şıklığından dolayı mahcubiyet duygusuna kapılır.
Bu esnada Hz.Mevlânâ’nın, içinden geçenleri anlayarak kendisini teselli etmesinden memnun olur ve derhal elbiselerini oradaki fakir müridlere dağıtır.
Ömrü boyunca da bir daha gösterişli kıyafetle gezmez.
Eflâkî’nin nakillerinden, Ekmeleddin Tabîb’in Hz.Mevlânâ’yı yüz bin İbn Sînâ’dan daha değerli gördüğü, Hz.Mevlânâ’nın da kıyamet günü dünyanın bütün tabiplerinin onun yüzü suyu hürmetine bağışlanacağını söylediği öğrenilmektedir.
Bu menkıbelerde Ekmeleddin Tabîb’in rahmetle anılmasından, onun Eflâkî’nin Menâḳıbü’l-Ârifîn’i yazmaya başladığı 718 (1318) yılından önce veya belki birkaç yıl sonra ölmüş olabileceği söylenmektedir.
Kesin olan husus ise 701 Cemâziyelâhirinden (Şubat 1302) sonra vefat ettiğidir.
Çünkü mevcut tek eserini bu tarihte telif ettiği bilinmektedir.
Türbeye Giriş
Yine bu menkıbelerde “zamanın Hipokrat’ı, zamanın Eflâtun’u, dünyanın hekîmi, Anadolu hekimlerinin ulusu, benzeri bulunmayan” gibi sıfatlarla tanıtılan, bazen da öğreticilik vasfını belirtmek için “hoca” unvanıyla anılan Ekmeleddin hakkında, “Ekmeleddin Tabîb de bütün beyler ve bilginlerle semayı seyretmektedir”, “Ekmeleddin Tabîb zamanın bütün hekim ve büyüklerinin ortasında hikâye eder ki...” gibi ifadeler kullanılması, onun devlet adamları ve âlimler arasındaki seçkin yerini göstermektedir.Caminin ikinci katına çıkış merdivenlerinin yanında da türbeye giriş var.
Fakat bu kapı kullanılmamaktadır.
Kaynaklar:
- https://konyaninalimvehocalari.konyacami.com/beyhekim/
- https://islamansiklopedisi.org.tr/ekmeleddin-en-nahcuvani
- Âriflerin Menkıbeleri, s. 385-386.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder