Kayalar
Mescidi, İstanbul'un Beşiktaş İlçesinde, Bebek ile Rumelihisarı
arasındaki kayalar mevkiinde, sahil yolu üzerinde Leb-i Deryada karanın
denize dudak uzattığı noktada yer almaktadır.
Mescidin bânîsi,
daha önce Reis’ül Küttâblık da yapmış olan Sultan IV. Mehmet dönemi
(1648–1687) devlet adamlarından, padişahın üç tuğlu Nişancıbaşısı Sıdkı
Ahmet Paşa’dır. Mimarı bilinmiyor.
Caminin mimarî şekli fevkâni, duvarları kâgir, ahşap çatılı ve minareli bir yapıdır.
Altında bir ayazma ve bitişiğinde de bir çeşmesi vardır.
Bu
çeşme de Tavukçu Reis diye bilinen meşhur Reis’ül Küttâb Mustafa
Efendi’nin hayratıdır ve kabri Eyüp Sultan haziresindedir. (2)
Nişancıbaşı
Sıdkı Ahmet Paşa, bugünkü Romanya’nın Osmanlı döneminde Erdel diye
bilinen Transilvanya bölgesindeki Tameşvar ‘da h.1073/m.1762 yılında
vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir.
Nişancıbaşı Sıdkı Ahmet
Paşa’nın yaptırdığı bu mescid tespit edilemeyen bir tarihte ortadan
kalmış ve yerine h.1294/m.1877 de Kadiri Tarikatına mensup Şeyh Ahmet
Niyazi Efendi tarafından bugünkü ahşap yapı inşa edilmiş ve vakfiyesi
düzenlenmiştir.
Bu tarihten, tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar, mescid-tekke olarak faaliyetini sürdürmüştür.
Kaynaklarda;
“ Kayalar mescidi”, “Şeyh Mehmet Efendi Tekkesi”, “Sıdkı Efendi
Mescid’i”, “Ahmet Sıdkı Efendi Tekkesi” olarak da geçen bu mescid-tekke,
1925 yılında tekkelerin kapatılmasından sonra terk edildiğinden ve
kadro harici bırakıldığından 62 sene kapalı kalmış, çürümüş harap
olmuştur.
1987 yılında hayırseverlerin yardımlarıyla aslına
uygun biçimde onarılmış ve yeniden cami (mescid) olarak ibadete
açılmıştır. (3)
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde; Ön Kayalar
denilen Sıdkı Efendi Mescidi’nin de bulunduğu mevkide o dönemde 40–50 ev
olduğunu ve mescidin haziresinde de h.935/m.1529 yılında Şeyhül İslâm
İbn-i Kemal’in fetvasıyla at meydanında katledilen Bayrami-Melâmî
Şeyhlerinden “Oğlan Şeyh” lakaplı İsmail Maşuki’ye ait bir makam
kabrinin de bulunduğunu ve İsmail Maşuki’nin serüvenini ve anıt mezarını
efsanevi bir tarzda anlatmaktadır. (4)
Vakainüvistler ve arşiv belgeleri 16.yüzyılda bu sahilde eşkıyanın ve haydutların mekân tuttuklarına işaret etmektedir.
17.yüzyılda
ise başka bir efsanevi kişilik de, gemicilerin dostu olan ve
Akkirman’dan İstanbul’a gelerek Kayalar Köyü mezarlığının bittiği yerde,
daha önce de var olan bir tekkeye postunu seren Sultan 1. Ahmet Devri
(1603–1617) gönül sultanlarından Durmuş Dede’dir.
Ne yazık ki bugün Durmuş Dede Tekkesinden günümüzde hiçbir iz kalmamıştır.
Biraz
ilerde Rumeli Hisarından önceki sahilin yamacında Aşiyan Mezarlığında
tepelere sırtını vermiş yatan bir başka ebediyet yolcusu, bir kahraman,
Peygamber sevdalısı bir başka efsane, Medine Müdafii Fahrettin Paşa.
Bilenimiz kaç kişidir?
Hatırlayanlarımız var mıdır, ne kadardır?
17.yüzyıl
yazarlarından Kömürciyan (5) ve 18.yüzyıl yazarlarından İncicyan da
Kayalar semtinde Türk’lerin oturduğunu, sahilde küçük bir mescid,
bahçeler ve biraz ilerisinde de servi ağaçlarının yükseldiği bir
Müslüman Mezarlığının olduğunu kaydeder. (6)
Mustafa
Özdamar’ın Dersaadet Dergâhlarından; Hayrat-ı Şerife defterindeki
kayıttan nakledildiğine göre, “tekke-mescid-tevhithanenin yanı sıra
tahtani ve fevkani beş oda, bir sofa, bir matbah ve iki helâyı içeren
bir harem bölümü bulunmaktaydı.
Mescid-tevhidhanenin batı
yönündeki sette yer aldığı ve iki katlı mütevazi bir ahşap mesken olduğu
tahmin edilebilen söz konusu bina da ortadan kalkmıştır.
Bugün izi dahi belli değildir”(7), bilgilerini öğreniyoruz.
Bugün
Kayalar Köyü’nün ismi, burada bulunan cami dışında tamamen
unutulmuştur. Günümüz idari yapılanmasına göre Kayalar Semti Bebek
Mahallesi bünyesinde görülmekte, sahil ve sırtlar Aşiyan semti olarak
bilinmektedir.
1987 yılında, aslına uygun olarak onarıldıktan
sonra yeniden ibadete açılan Kayalar Mescidi; 174 M² toplam alanda, 84
m² iç mekânla dikdörtgen plânlıdır.
Kâgir duvarlı, ahşap
çatılı fevkâni olan bu yapı sırtını kayalık bir yamaca dayamış, bu
yüzden zemin katta istinat duvarı niteliğindeki arka duvarlarda pencere
açılamamıştır.
Mescidin girişi sahil yolu üzerinde, zemin katın güney cephesinde mihrap ekseninin solundadır.
Dikdörtgen şeklinde ve çift kanatlı kapının üzerinde küçük bir kitabe vardır.
Bu kitâbenin her iki tarafında küçük pencereler vardır.
Gerek bu pencereler gerekse kapının solundaki tepe penceresi dikdörtgen plânlı taşlığı aydınlatmaktadır.
Batı
yönünde abdest alma yeri bulunan taşlığın doğusunda bir oda, bunun
gerisinde üç basamakla inilen bir eyvan, kuzeyinde ise yine üç basamakla
çıkılan daha büyük bir oda yer alır.
Zemin kattaki taşlığın
batı duvarındaki kapıdan çıkıldığında, solda bir tuvalet bulunmakta,
tuvalet kapısından sonra başlayan ve iki kırılmayla kuzeye yönelen
merdivenler, fevkâni mescid-tevhidhanesiyle aynı kotta bulunan zemini
taş kaplı sete (taşlığa) çıkılmaktadır.
Üst katın yegâne girişi de bu taşlığa açılmaktadır.
Zemin
katla üst kat arasında daha önce mevcut olan iç döner ahşap merdiven(8)
son onarımda iptal edildiğinden günümüzde mescid- tevhidhaneye ancak bu
yolla ulaşılmaktadır.
Mescid, her ikisi de dikdörtgen plânlı kapalı son cemaat yeri ile bunun güneyinde yer alan harimden meydana gelir.
Ahşap iskeletli olan duvarlar içten bağdâdî sıva, dıştan ahşap doğramalarla kaplanmıştır.(9)
Son
cemaat yerinin batı duvarında bulunan giriş, büyük taşlığa açılmakta,
açılan bu kapının üzerinde dikdörtgen şeklinde ve demir parmaklıklı bir
tepe penceresi bulunmaktadır.
Ayrıca doğu duvarına da bir pencere konmuştur.
Son cemaat yerinin üstü fevkânî kadınlar mahfilidir.
Son cemaat yerinin doğu tarafındaki ahşap merdivenlerle bu mahfile çıkılır.
Son
cemaat yerini harimden ayıran duvarın mihrap ekseninde harime açılan
bir kapı ve kapının her iki tarafında birer pencere vardır.
Harimin
kuzeyinde, girişin yanlarında, zemini bir basamakla yükseltilmiş ve
ahşap korkuluklarla kuşatılmış müezzin mahfilleri yer alır.
Cami içi bütün mekânlar “çubuklu” tabir edilen türde dikdörtgen taksimatlı tavanlarla donatılmıştır.
Harimin, doğu ve güney duvarlarında dörder, batı duvarlarında ise iki pencere bulunmaktadır.
Güney
(kıble) duvarındaki pencerelerin arasında yer alan mihrap, cephesi
dışarı taşan yarım daire plânlı mihrap nişi, yanlardan daire kesitli
ahşap sütunlarla kuşatılmış ve yuvarlak bir kemerle taçlandırılmıştır.
Ahşap minberle vaaz kürsüsü basit olup kayda değer bir özelliği bulunmamaktadır.
Mescidin cephelerinde herhangi bir bezeme görülmemektedir.
Köşeleri
dar başlıklı plastrlarla belirlenen ahşap kaplamalı cephelerde
dikdörtgen ve kare şeklinde demir parmaklıklı pencereler
sıralanmaktadır.
Harimdeki pencereler diğerlerinden daha büyük tutulmuştur.
Mescidin çatısı kiremit örtülü kısa saçaklı ve kırma çatılıdır.(10)
Mescidin batı cephesindeki duvara bitişik olan kısa boylu minare yapının kitlesiyle uyum içindedir.
İlk
mescidden kalma olduğu anlaşılan kare tabanlı kaideyle kesik piramit
biçimindeki pabuç kısmı kesme taşla, silindir biçimindeki gövdesi ile
peteği tuğla ile örülmüştür.
Kaidenin güneybatı köşesi, zemin
kattan gelen merdivenin dönüşümünü engellememek için alt kesimine
pahlanmış, pahlı yüzey mukarnaslı bir dolguyla taçlandırılmıştır.
1877’de
yenilenmiş olan minare koni biçiminde, şerefesi kesme taştan kurşun
kaplı ahşap bir külah ile son bulmakta ve semaya ser çekmektedir.
Mescidin yanında bir haziresi ve altında bir lojmanı bulunmaktadır.
Mülkiyeti Vakıflar İdaresine ait olan mescidin bir müezzin-kayyum kadrosu vardır.
Bir müezzinin görev yaptığı mescidde vakit namazlarında 5–10, Cuma ve Bayram namazlarında 80–100 cemaat olmaktadır.
Hanımların namaz kılabilecekleri yer mevcuttur.
Yaz Kuran Kurslarında 8–10 öğrencisi bulunmaktadır.
1-Mirat-ı İstanbul sh/280
2-Hadikatü-l Cevami C-2/sh-124
3-D.B.İ.A C-4/sh-498 (C-1sh-370)
4-Seyahatname E. Çelebi c-1/sh-348
5-Kömürciyan İstanbul Tarihi sh-41-219-260
6-İncicyan P.G. 18. Asırda İstanbul sh-116
7-Dersaadet Dergahları M.Özdamar sh-289-290
8-Adım Adım İstanbul sh-301
9-Dünden Bugüne İstanbul sh-196
10-T.Öz İstanbul Camileri c-2 /sh-38
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder