Hâmûşân Kapısı
Hâmûşân Kapısı güneydedir.Tarihî Türbe (Üçler) Mezarlığı’na açıldığı için bu isimle maruftur.
Kapının üzerinde II.Abdüihamid'in mermer üzerine işlenmiş tuğrası yer almaktadır.
Mevleviler, mezarlıklara aslı Farsça bir kelime olan Hâmûş'dan gelen susanlar yurdu ve susmuşlar manasına gelen Hâmûşâne veya Hâmûşan derlerdi.
Mazîde bu kapı, kapının hemen önünden başlayan üçler mezarlığına açıldığı için, "Hâmûşân Kapısı" denmiştir.
Geçmişte Üçler Mezarlığı adı ile tanınan mezarlık, dergâhın güney ihata duvarının bitişiğine kadar gelmekteymiş.
Tarihini bilmediğimiz bir zamanda, bu mezarlığın içinden doğu batı yönünde, dergâhın ihata duvarına paralel dar ince bir yol açılmış.
Böylece yol Üçler Mezarlığını ikiye bölmüş.
Dergâhın Hâmûşân Kapısının hemen önünden başlayan, batıya doğru uzayıp, Selimiye Camii'nin yanında biten mezarlığın 122 m'lik bu küçük parçasına, eski haritalardan anlaşıldığına göre "Metruk Mezarlık"(Harap Mezarlık) denilmiş.
Bir müddet sonra mezarlığın bu küçük parçası da kaldırılmış.
Mezarlığın bu küçük parçasında yer alan Konyalı meşhur Şair Şem'î nin mezarına ait baş, ayak ve yan taşları, müzeye götürülerek muhafaza altına alınmış.
Üçler Mezarlığının ortasından geçen ince yol 1959 yılında genişletilmiştir.
Aradan geçen zaman içerisinde ise bu ince yol gidiş-gelişli, geniş kaldırımlı, ortasında refüjü olan bir yol haline dönüşmüştür.
Bugün müze ihata duvarı ile Üçler Mezarlığının arasındaki gidiş-geliş yolun eni 30 m'ye ulaşmıştır.
1957 senesinde, Müze Müdürü Mehmet Önder'e Şair Şemi'nin mezarının yerini, dergâh açıkken burada derviş olan, Dergâh müzeye dönüştürülünce de müzede bekçi olarak çalışmaya başlayan Ankaralı Mehmet Arısoy Dede göstermiş.
Gösterilen yerde bir araştırma kazısı yapılmış.
Şair Şem'i'ye ait kemikler bulunmuş, yeniden kefenlenip usulüne uygun olarak defnedilmiş.
Müzede muhafaza altında bulunan Şair Şem'î'ye ait mezar taşları da getirilerek yeniden, yerine monte edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder