27 Aralık 2011 Salı

Eldeş Köyü Camii, Ilgın, Konya

 Eldeş Köyü Camii, Ilgın, Konya
Eldeş köyündeki iki camiden birisi olan Eldeş Köyü Merkez Camii, köy meydanında
olup adeta Eldeş'in simgesi konumundadır. Bu güzel caminin Kur'an Kursu, İmam evi ve bahçesi vardır.
Bir imamı ile hizmet vermektedir.
Yakın tarihimizden günümüze ulaşan tarihi halıları, mükemmel ahşap oyma işçiliği,
sade ve huzur veren yapısı ile bir zamanlar güvercinlerinde yuvası idi.
Kürsüsünde ve minberinde köyün yetiştirdiği kıymetli hocalar gelip geçmiştir.
Camii tamamen köy halkımızın yardımları ile yapılmış olup, camii, imam evi,
musalla taşı, ve şadıvan ile bahçesinin içinde bulunduğu arsa
bir Eldeşli tarafından vakfedilmiştir.
Caminin bir yaptırma ve yaşatma derneği vardır ve halen görevine devam etmektedir.


 Eldeş Köyü Camii'nin Mihrab ve Minberi, Ilgın, Konya
Eldeş köyünün ilk camisi olan olan Merkez Camii, M.1894 (H.1312 ) yılında yapılmış olan cami,
ahşap direkli, nakışlı, toprak dam üzerine çatılı, beton minareli bir camidir.
Konya çevresindeki, ahşap direkli ve nakışlı camilerin en güzel örneklerinden biridir.

Moloz taş duvarlı, düz toprak dam üzerine saç kaplama bir ahşap oturtulmuştur.

Gerek duvar işçiliği ve gerekse ahşap işçiliği çok kalitelidir.
Camiye yazlık, son cemaat mahallinden girilmektedir.
Ahşap direklerin taşıdığı tavan yine ahşap malzeme ile örtülüdür.

Caminin ahşap işçiliğini, mihrap, minber, kürsü, mahfil üzerinde görüyoruz.

Mihrap nişi ahşap bordürlerle çevrilmiştir. Geniş bordür üzerinde barok kıvrım dallar bulunur.

Üç büyük rozetin yer aldığı bir alınlığa sahiptir.

Niş içerisinde kalem işi olarak şerit halinde yapraklı asma dalları arasında üzüm salkımları ile

süslenmiştir.

Aynı motifler minber ve kürsüde işlenmiş ve estetik bir bütünlük sağlanmıştır.

Eldeş Köyü Camii, daha önceleri bir mescit olarak başka bir yerde faaliyet gösterirken

Merkez Camii'nin bugünkü yerine yapımı ise günümüzden hayli eski bir tarihe 1894 yılına aittir.

Camii Osman Ağa tarafından kurtuluş harbi döneminde iç ayaklanmaların ve çetelerin ortalığı haraca kestiği bir dönemde annesi vasıtası ile verdiği 65 altın bağışlaması sonucu dönemin önemli isimlerinden olan Pandızlı'nın muhtarlığı döneminde günümüzdeki son şeklini almıştır.

Minaresi 1960 yılında Palagilin Sıddıka Hanım tarafından yaptırılmıştır.

Caminin yapım sürecinde Postellerin odada ocak ışığında caminin alacak verecekleri üzerinde

oturmuş konuşurlarken muhtar ile odada bulunan ileri gelenler arasında tartışma ve ihtilaf çıkmıştır.

Toplanan paralar ile gelir giderlerin yazılı olduğu defterin uyuşmadığı kayıt dışı

hesap olduğu iddialarıyla tartışılırken Saltoğlu Merkez Camii'nin kayıtlarının ve diğer bilgilerinin

yazılı olduğu defteri yanmakta olan ocağa atmak suretiyle yakmıştır.

Bu sebepten camii ile ilgili hiçbir kayıt kalmamış ve günümüze ulaşamamıştır.

Hatta caminin yapım tarihinin yanlış olduğunu söyleyen köylüler var.

Caminin ustasının bir ecnebi olduğu biliyor.

Caminin ahşap işçiği ilginç ve çok güzel bir sanat eseridir.

Süslemeler de bölgenin tarımsal yapısı hakkında ip uçları verir niteliktedir.

Ahşap süslemeleri çayır harmanı mevkiindeki elmalıklardan yapılmıştır.

Mihrap, minber ve kürsü ağaç oymacılığının iyi birer örneğidir.

Motif olarak asma ve üzüm oymalarından oluşan desenler, bölgenin

Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir üzüm yetiştirilen bölge olduğuna işaret ediyor.

İnşaatı tamamlayıp bitiren ecnebi usta caminin kapısına iki adet büyük kilit

ile kilitleyip Ilgın'daki Bali’nin Han'a gidip oradan "Getirin 65 altını alın caminin anahtarlarını" diye haber yollamıştır.

Bunun üzerine zamanın muhtarı, Osman Ağa'nın anasına; haydi bakalım "camiyi sen yap parasını

ben vereceğim" demiştin. Şimdi usta ve masraf parası 65 altın tutuyor, artık verirsen caminin anahtarlarını alalım, der.
Bunun üzerine anası durumu Osman Ağa'ya söyler. Osman Ağa bulduğu altınlarda 65 tanesini

kuşağına diker ve anasına verir. anası da muhtara götürüp verir.

Böylece caminin anahtarları alınır ve camii bir tellal ( duyuru) ile hizmete açılır.

Tellal şöyledir : “Namaz halısını, seccadesini alan camiye gelsin, camimiz açılmıştır”.

Böylece camii hizmete başlamış olur.

Cami ibadete açıldıktan sonra bağışın Osman Ağa tarafından yapıldığının anlaşılması üzerine caminin ve çevresinin tek bir tapu olarak daha sonra hisse olmasın ve koruma altında olsun diye Osman Ağa'nın üzerine tapulanmıştır.
Bu tapuya göre günümüzde ekilen kıble duvarının olduğu bahçe aslında camii malıdır

ve haksız olarak kullanılmaktadır. Yani caminin dört tarafında yeteri kadar boşluk vardır.

Fakat günümüzde bu tapunun akıbeti bilinmiyor.

Bu bir araştırma konusudur. Osmanlı tapu arşivlerinde tapunun kaydı bulunabileceği ihtimali yüksektir.

Günümüzde musalla taşının olduğu yere o dönemlerde Osman Ağa'nın da izni ile bir oda yapılmış

ve bu oda köyün hizmetine hayır amaçlı sunulmuştur. Fakat bu yapı daha sonra yıkılmıştır.

Bu gün burası boş bir alandır. Musalla taşı var ve cenaze namazı kılınmak amacıyla kullanılmaktadır.

Minaresi sonradan, Palagilden Sıddıka isimli bir kadın tarafından 1960 yılında yaptırıldığı

söylenmektedir.

Caminin bitişiğinde bulunan, Kur-an Kursu olarak uzun süre kullanılan ve bu amaç için yapılan

ilave binanın, kurtuluş savaşı döneminde köye gönüllü toplayıp, talim yaptırmak üzere gelen, o dönem genç bir subay olan Yüzbaşı Fahrettin Altay tarafından yaptırıldığı söyleniyor.

Cami bahçesi içerisinde iki ayrı yapı daha vardır.

Bunlardan biri İmam evidir. İmam evi günümüzde faal olarak merkez cami imamı lojmanı

olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

İkinci yapı ise demirci dükkanıdır.

Bir vakıf olarak yaptırılmış olan ve geçmişte burada demircilik yapan soğuk demirci ustalarına

kiraya verilerek camiye gelir elde edilmiştir.

Uzun yıllardır kullanılmayan kerpiç yapı 2008 yılı itibariyle yıkılmış ve metruk durumdadır.

Bir çok değerlerimiz gibi bu küçük vakıf da kaybolmaya yüz tutmuştur ve sahipsizdir.

1 yorum: