Küçük Mecidiye Camii, İstanbul'un Beşiktaş İlçesinde Çırağan Sarayının arkasında Yıldız Parkı girişine doğru uzanan kısa yolun yanında, sağ tarafında yer almaktadır.
Sultan Abdülmecid Han tarafından (1839-1861) saray mimarı, Mimar Karabet Amira Balyan'a h.1265 / M.1848 de yaptırılmıştır. (1)
Padişah bu camiyi Yıldız, Dolmabahçe ve Çırağan saraylarının merkez noktasında yaptırmıştır. (2)
Cami Osmanlı Câmi Mimarisi geleneğinin dışında, mimarisi melez bir üsluptadır.(3)
Küçük
Mecidiye Câmii, barok üslubunda, üzeri tek kubbe ile örtülü, kare
plânlı, harimi ile hünkâr mahfili kâgir malzemeyle ve tek minareli
olarak inşa edilmiş bir yapıdır.
Cami, üzerinde yer alan iki katlı mahfillerle bir bütün olarak ele alındığında dikdörtgen bir görünüm arz etmektedir.
Cami, toplam 1600 m²lik bir arsa üzerinde 400 m² bir alanda inşa edilmiştir.
Karşısında bir karakol binası vardır.
Karşısındaki bu binada geçmişte Beşiktaş Askerlik Şubesi, şimdilerde ise Beşiktaş Emniyet Müdürlüğü bulunmaktadır.(4)
Caminin harcına Kâbe’den toprak getirtildiği için inşasından sonra bu camiye özel bir kutsiyet atfedilirdi.
Geçen yüzyılda bu camiye “ Teşrifiye Camisi” denirdi.
Civarında Sıbyan Mektebi, medrese ve kervansaray vardı.
Bu kervansaray'da Anadolu’ya geçecek olan askerler kalırdı. (5)
Bu camiye ayrıca “ Misafir Camisi ” de denilmektedir.
Küçük Mecidiye Câmii'nin kuzeyinde yüksek duvarlarla çevrili küçük bir avlusu bulunmaktadır.
Avlu
girişi, batı duvarı ortasından açılan çift kanatlı etrafı geniş mermer
söveli, taçlı motiflerle süslenmiş yüksek bir kapı iledir.
Kapının her iki tarafında sokağa beşer pencere açılmıştır.
Basık kemerli derin girişin iki yanında birer gömme ayak mevcuttur.
Kapı üstündeki mermer alınlıkta Sultan Abdülmecit’in Tuğrası ve altında Şair Ziver Paşa’nın Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından talik hatla yazılmış dört mısralık inşa kitabesi yer almaktadır.
Kitâbe şöyledir:
Sahib-i Zaman-ı Saltanat Hakan-ı Ahd-i ma’dalet
Yaptı saray nezdinde bir Cami-i Vala zehi
Bünyanı'nı tahsin edüp ziver didi tarihini
Abdülmecid Han Cami-i Âli bina kıldı behî 1265 / 1848
Bu görkemli kapıdan girilen avlu zemini, büyük taşlarla kaplı olup otantik yapısını korumaktadır.
Etrafı yüksek duvarlarla çevrili olan avlunun kuzey duvarı sağırdır.
Avlunun
kuzeyinde avlu zemininden bir metre yükseklikteki set üzerinde beş
basamaklı mermer merdivenle çıkılan, içerisinde ceviz, incir ve çam
ağaçları bulunan bir bahçesi vardır.
Avlu
giriş kapısının tam karşısında tek katlı üzeri kiremit örtülü çatılı
iki meşruta binası, avlunun güney doğu cephesinde şadırvan ile
tuvaletler bulunmaktadır.
Bu hacimlerin arkasında yüksek bir istinat duvarı yer almaktadır.
Caminin ayrıca güneyinde kıble tarafında etrafı duvarlarla çevrili, üstü demir parmaklıklı küçük bir ön bahçesi de vardır.
Caminin
kuzey cephesinde hünkâr mahfili ile kadınlar mahfilinin avluya doğru
oval biçimde dışa taşkın altlı üstlü iki kanadı arasında üç açıklıklı
cami girişi vardır.
Kıble
ekseninde açılan üç açıklıklı cümle kapısından son cemaat yerine kaim
mahfillerle harime geçişleri sağlayan bir ara mekâna girilir.
Giriş kapısı ile ara mekân arasında yine üç açıklıklı ahşap camekânlı enlemesine dar bir bölüm vardır.
Bu bölüm sonradan yapılmıştır.
Ara mekânın tavanı ve duvarları sade beyaz boyalıdır.
Girişin
biraz önünde mahfilleri taşıyan iki ahşap sütun, doğu ve batı
duvarlarının kuzeyinden açılan ve mahfillere geçişi sağlayan iki ahşap
kapı, ayrıca güneydoğu ve güneybatı uçlarından birer kapı ile kıble
ekseninde açılan harim kapısı bulunmaktadır.
Etrafı içten ve dıştan mermer söveli çift kanatlı ahşap kapıdan harime girilir.
Harim kapısının her iki yanında ahşaptan üzeri oval demir parmaklıklı birer pencere vardır.
Harim
dört duvar üzerine oturtulmuş üstü kurşun kaplı küçük bir kubbe ile
örtülmüştür. Birçok caminin değişmez elemanlarından olan kubbe kasnağı,
bu camide mevcut değildir. Köşelerde kubbeyi taşıyan birer paye,
payelerin üst kısmında dört ağırlık kulesi bulunmaktadır.
Bu ağırlık kuleleri yapının en plastik elemanları olup üzerlerinde palmiye yapraklarını andıran kabartmalar vardır.
Kubbenin ortasındaki ayet kuşağı Kazasker Mustafa Efendi tarafından celi-sülüs hatla yazılmıştır.
Burada Nur Suresi 35. Ayetinin bir kısmı yazılıdır.“ Allah göklerin ve yerin nurudur”
Kubbe içi ve duvarlar, rokoko tarzı palmiye yapraklı alçı kabartmalı motiflerle tezyin edilmiştir.
Camideki bu alçı kabartma süslemeler Türk İslam Mimarisine yabancıdır.(6)
Harim kare plânlıdır. Harim duvarları rokoko tarzı kabartma motiflerle süslenmiş ve iki sıra pencere ile donatılmıştır.
İç mekândaki dekoratif süslemeler bambaşka bir hava veriyor camiye.
Burada hâkim renkler beyaz ve açık yeşildir.(7)
Doğu batı cephelerinde altlı üstlü üçerden iki pencere açılmış, cephe gömme ayaklarla bölümlere ayrılmıştır.
Kıble duvarında da altta ve üstte üçer pencere bulunmaktadır.
Alttaki orta pencere mihrap nişine denk geldiği için sağırdır.
Üst sıra pencerelerde de farklı bir düzen uygulanmıştır.
Burada
askı kemerinin zorlamasıyla orta pencereler yanlardaki pencerelerden
daha büyüktür. Aynı özellikli iki pencere de harim giriş kapısının iki
yanında vardır.
Böylece harimi aydınlatan toplam 20 pencere bulunmakta ve bütün pencere kemerleri daire şeklindedir.
Üst
sıra pencerelerin üzerinde Cihar yar-ı Güzin levhaları bulunmakta celi
sülüs hatla katı’ tekniği ile Sultan Abdülmecid tarafından yazılmış ve
altında imzası bulunmaktadır.
Çerçeveleri yuvarlak formda altın varaklı ve yazılar cami ile uyum içindedir.
Mihrabı beyaz mermerden yapılmış her iki tarafına simetrik çiçek motifleri mermer dışa oyularak yapılmıştır.
Rokoko tarzındadır.
Çok güzel bir mermer işçiliği vardır.
Mihrabın karşıdan görünüşü kavsarası istiridye gibidir. Üstünde Âl-i İmran Suresi 37. ayeti celi sülüs hattıyla yazılmıştır. Mihrabın iki yanında ikişer şamdan bulunmaktadır.
Minber kırmızı somaki mermerden yapılmıştır.
Figüratif motiflerle süslüdür.
Üzerinde
beyaz, sarıya yakın mermer parçalarla motiflidir. Minber kapısının
üzerinde Sultan Abdülmecid’in katı’ tekniği ile bizzat kendisinin
yazdığı “ Kelime-i Tevhid” vardır.
Vaaz kürsüsü de kırmızı mermerden yapılmıştır.
Kadeh görünümünde alt kısmı aslan ayağı şeklindedir ve çok güzel mermer işçiliği vardır.
Harim bölümünün iç yüzeylerinin düzenlenişi, zeminden askı kemerlerinin üstüne kadar dış düzenlemenin hemen hemen aynıdır.
Farklı olarak içeride kapalı panoların içinde alçı kabartmaların yer almasıdır.(8)
Küçük Mecidiye Câmii'nin hünkâr mahfili caminin kuzeyinde çift taraflı dikdörtgen planlı iki katlıdır.
Yapının kuzey ve güney uçları daire şeklinde düzenlenmiştir.
Kâgir malzeme kullanılmış olup üzeri sıvanmıştır.
Hünkâr mahfilinin cepheleri camide olduğu gibi parçalı bir görünüm ortaya koymaktadır.
Caminin
kuzeyden giriş ile harim arasındaki ara mekânın sağında batı duvarından
açılan bir kapı ile hünkâr dairesine bu kapının tam karşısından doğu
tarafındaki simetrik kapıdan müezzin mahfili ve kadınlar bölümüne
geçilir.
Her iki mahfil de iki katlıdır.
Batıdaki hünkâr dairesinin kapısından iki odalı bir bölüme girilir.
Bu kapının tam karşısında sokaktan, doğrudan hünkâr dairesine girilen iki kanatlı bir kapı daha vardır.
Padişah camiye bu kapıdan girerdi.
Bu
bölümden dönerli ahşap merdivenlerle hünkâr mahfiline çıkılır, merdiven
boşluğunun tavanı ve duvarları rokoko tarzı palmiye çiçek motifleriyle
bezeli olup çürümeye yüz tutmuştur.
Yer yer dökülmeler görülmekte duvarı ise yukardan aşağı boydan boya çatlamıştır.
Merdiven kenarları ahşap korkuluklu, duvarlar ise bir metre yükseklikte dekoratif bir ahşap kuşak ile çevrilidir.
Merdiven başındaki küçük sahanlığın tavanının yarısı da düşmüştür.
Bu sahanlığın doğu ve batı duvarlarından iki kapı açılmaktadır.
Batı duvarından açılan kapıdan bir aralığa girilir.
Bu
aralığın kapı arkasında duvara monteli mermerden, mermer yalaklı bir
abdest çeşmesi, tam karşıda tuvalet, aralığın kuzey batısında küçük bir
oda ile kuzeyinde avluya oval biçimde taşmış kubbeli, kubbesiyle
duvarlar rokoko tarzı kabartmalı motiflerle tezyinli büyük bir oda yer almaktadır.
Avluya bakan tarafı oval olan bu oda üzeri oval dikdörtgen şeklinde ahşap panjurlu beş adet ahşap pencere ile aydınlanmaktadır.
Kubbe merkezinden başlayan bir çatlak duvardan tabana kadar boydan boya kanayan derin bir yarayı andırmaktadır.
Hünkâr
dairesi ikinci katına merdiven başından (sağda) doğu tarafına açılan
iki kanatlı ahşap kapıdan ikinci bir bölüme geçilir.
Burası
cami girişindeki ara mekânın üstüdür ve üzeri düz tavan, kuzeyinde
dikdörtgen şeklinde üstü oval panjurlu üç büyük penceresi olan bir
odadır.
Tavanda ve duvarlarda çatlaklar oluşmuş, tavandan kalıplar halinde dökülmeler görülmektedir.
Bu odanın kıble istikametinde sağ önden açılan bir kapı ile hünkâr mahfili dediğimiz padişahın namaz kıldığı bölüme geçilir.
Hünkâr odasının üstü küçük yuvarlak bir kubbe ile örtülüdür.
Kubbe
içi ve duvarlar rokoko tarzı kabartmalarla süslü olup ne yazık ki
burada da kubbe ve duvarlardaki çatlaklarla dökülmeye hazır bir durum
arz etmektedir.
Hünkâr mahfili ile müezzin mahfilinin harime bakan yüzü bir balkon şeklinde aynen Ortaköy (Büyük Mecidiye ) Câmii’nde olduğu gibi harime taşmıştır.
Hünkâr
mahfilinin doğusundaki simetrik daire ise müezzin mahfili ve kadınlar
bölümüdür. Alt katta girişin doğu duvarından açılan bu bölümün birinci
katında küçük bir aralık ve kuzeyinde avluya taşmış vaziyette hünkâr
dairesi giriş katındaki odanın aynısı vardır.
Tavanı ahşap dikdörtgen şeklinde üzeri oval beş adet pencere ile avluya bakar.
Aralıktaki boşluktan ikinci kata kenarları bovling şeklinde korkuluklar bulunan döner ahşap bir merdivenle çıkılır.
Merdiven
başından kuzeye açılan bir kapı ile girişteki odanın aynısı bir oda
kuzeyden güneye uzanan bir ara mekân ve bu mekânın kıble istikametinde
sağ taraftan açılan bir ahşap kapı ile girilen müezzin mahfili ve
kadınlar bölümü bulunmaktadır.
Bu bölümlerin tavan ve duvarları sadedir.
Müezzin mahfilinin harime bakan kısmı da aynen hünkâr mahfilinde olduğu gibi balkon şeklinde çıkıntılıdır.
Hünkâr mahfili ile müezzin mahfili ve kadınlar bölümü simetriktir.
Farklı olarak bu bölümde küçük giriş holü yoktur.
Bu kısımdaki odalar batı kesimindeki odalara göre daha geniştir.
Bu daireye çıkılan merdivenin bitimindeki sahanlığın doğu duvarından açılan bir kapıdan minareye çıkılır.
Caminin
kuzeydoğu köşesinde yer alan minare, gotik; şerefesi arabesk stili taş
oymalıdır. Minarede gövdeden şerefeye ana hatlarıyla mukarnası andıran gerçekte mukarnas olmayan dört sıra küçük konsolla geçilmektedir.
Şerefenin çevresinde on iki küçük mermer kolon yer almaktadır.
Bu kolonlar arasına yerleştirilen demir parmaklıklar parapet görevini karşılamaktadır.
Bu demirlerde yer yer dökülmeler vardır.
Minare bundan sonra külaha kadar daha çok neoklasik olarak süsleme ayrıntıları mesela “yumurta ve ok” motifleri ile devam etmektedir.(9)
Bu
gün minarede alemin alt kısımlarında yer yer kopmalar görülmekte
paratoner ise yıllar önce kopmuş, yerinden ayrılmış, Vakıflar İdaresine
sözlü ve yazılı olarak bildirilmesine rağmen, hala aynı durumdadır.
Tarihi
farklı bir mimari özelliği ile son Osmanlı eserlerinden olan Küçük
Mecidiye Câmii ciddi bir onarıma acilen ihtiyaç duymaktadır.
İlgili
ve yetkili makamların özellikle ve öncelikle Vakıflar İdaresi’nin bir
an evvel birçok yerlerinde çürümeler, çökmeler, çatlaklar ve dökülmeler
görülen bu ecdat yadigârına sahip çıkmalarını dualarla arz ediyoruz.
Caminin
görevlilerine ait iki adet lojmanı, yeniden düzenlenen ve nezih bir
ortam oluşturulan abdest alma yerleri ve tuvaletleri mevcuttur.
Mülkiyeti Vakıflar İdaresi’ne ait olan Küçük Mecidiye Câmii'nin bir İmam-Hatib kadrosu vardır.
Bir İmam- Hatibin görev yaptığı camide vakit namazlarında 10–15 Cuma ve Bayram namazlarında 150–200 cemaat olmaktadır.
Hanımların namaz kılabileceği yer mevcut olup Yaz Kuran Kurslarında 15–20 öğrenci bulunmaktadır.
1. Mirat-ı İstanbul ------------------------- S. 290
2. T.Ö.Z İstanbul Camileri-------------- C.2.S.46
3. İstanbul Selâtin Camileri------------ S.80
4. İstanbul Abideleri -----------------------S.62
5. Adım Adım İstanbul ------------------ S.217-218
6. Osmanlı Devri Mimarisi ------------- S.522
7. İstanbul’u Geziyorum ---------------- S.735
8. DBİA ------------------------------------------C.5 S. 314-315-316
9. Prof. Semavi Eyice “İstanbul minareleri” Türk sanatı Tarihi araştırma ve incelemeleri İstanbul 1963 S. 72
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder