Muradiye Camii, İstanbul'un Beşiktaş İlçesinde Muradiye Mahallesinde, Nüzhetiye Caddesinin üst tarafında eski isimleri ile Söğütlü ve Gönen, bugünkü isimleriyle Şair Nazım ve Göknar sokaklarının kesiştiği köşede yer almaktadır.
Bânisi veya bânileri demek daha uygun olacak sanırım, Sultan II. Abdülhamid’in Analığı Perestü Kadının Baş Ağası Server Ağa, Nâsezâ Kalfa, Ferahnâk Kalfa ile Halime Hatun ve caminin yeniden inşasına yardım eden mahalle halkıdır.(1)
Caminin
yapıldığı tarihi ise; her iki sokağa açılan kapıların üzerindeki uzun
ve talik hatla yazılmış olan birer mermer kitabeden öğreniyoruz.
Bu
kitabelerde; binanın inşa tarihi olan H- 1361/M–1898 tarihi ile yukarda
isimlerini verdiğimiz, caminin banilerinin adları yazılıdır.
Mimarı bilinmeyen yapının ilk durumuyla ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.(2)
Cami, üzerinde yer aldığı sokaklar arasındaki kot farkı nedeniyle oldukça eğimli bir arsa üzerine inşa edilmiştir.
Bu durum avluda basamaklarla, yapıda ise yarım bodrum katıyla çözülmüştür.
Dikdörtgen plânlı ve dış cepheleri tamamen çinko levhalarla kaplı olan caminin üzeri kiremitli bir kırma çatıyla örtülmüştür.
Caminin
avlusundan cümle kapısı ile içeri girildiğinde yakın bir geçmişte önüne
camekânlı bir giriş bölümü eklenen son cemaat yeri ve ana mekân aynı
çatı altına yerleştirilmiştir ve basık tavanlı iki kattan oluşur.
Üst kat hanımlar mahfilidir ve balkonlu olan bu kata sağ ve soldan ahşap merdivenlerle çıkılır.(3)
Harim kapısına girişte de aynen son cemaat yerine geçişi sağlayan düz ahşap kanatlı kapının bir benzeri bulunmaktadır.
Buradan
içeri harime girildiğinde duvarların sıvalı olduğu ve sekiz kollu bir
yıldız bulunan düz ahşap bir tavanla örtülü olduğu görülmektedir.
Tavanın duvarlarla birleştiği noktada yine ahşaptan, geometrik bezemeli friz dolanmaktadır.
İçi
oldukça aydınlık olan caminin mihrabının çok sade olduğu, buna mukabil
ahşap minber ile yine ahşap olan vaaz kürsüsünün bitkisel motiflerle
bezemeli ve daha hareketli olduğu görülür.
Dışa doğru yarım yuvarlak bir çıkma yapan mihrabın bulunduğu cephede, pahlı yüzeylerde birer dikdörtgen pencere bulunmaktadır.
Yine aynı pencerelerden batı ve doğu duvarlarında üçer tane daha bulunduğu görülür.
Minare, son cemaat yerinin sağ tarafında yer almaktadır ve camiden ayrı tasarlanmıştır. Baştan aşağıya çinko kaplıdır.
Güdük kaideli, çokgen gövdeli, eklektik özellikli, kapalı şerefe üslubunda yapılmış olup, tepesi ise soğan külâh ile sonlanır.
Genelde
sade bir görünüşe sahip olan camide özellikle çinko madeni levhalarıyla
oluşturulan hareketlilik mihrap cephesinde yoğunlaşmıştır.
Mihrap çıkması balıksırtı dizilmiş levhalarla ve üzerindeki güneş motifiyle dikkat çekmektedir.
Caminin en belirgin özelliği, dış cephelerin çinko levhalarla kaplı olmasıdır.
Günümüzde
yüksek binalar arasında sıkışıp kalmış olan caminin avlusunda, sekizgen
biçimli mermer bir hazinesi olan şadırvanı, tuvaletleri ve
H–1317/M–1899 tarihli bir meşrutası vardır.(4)
Mülkiyeti Vakıflar İdaresi’ne ait olan Muradiye Câmii'nin bir İmam-Hatib
kadrosu vardır. Bir İmam-Hatibin görev yaptığı camide vakit
namazlarında 15–20, Cuma ve Bayram namazlarında 200–250 cemaat
olmaktadır.
Hanımların namaz kılabileceği yer mevcut olup Yaz Kuran Kurslarında 10–15 öğrenci bulunmaktadır.
1- T. Öz İstanbul Camileri sh-49
2- D.B.İ.A. c-5/sh-519
3- Dolmabahçeden Nişantaşına sh-171
4- Dünden bugüne Beşiktaş sh-166
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder