14 Ağustos 2010 Cumartesi

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifa


















Sivas Divriği ilçesinin doğusunda, Divriği Kalesi’nin bulunduğu tepenin yamacında ve surların dışında bulunan Ulu Cami ve Darüşşifa’sını, kitabelerinden öğrenildiğine göre Mengüçoğlu Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah ve eşi Behram Şahın’ın kızı Adil Melike Turhan Melek Sultan1229 yılında yaptırmıştır. Bu nedenle de bazı kaynaklarda ismi Ahmet Şah Camisi olarak da geçmiştir. Yapı topluluğu XVI. yüzyıldan başlayarak değişik zamanlarda onarımlar geçirmiştir. Son onarımını da Vakıflar Genel Müdürlüğü, Y.Mimarı A.Saim Ülgen tarafından 1969 yılında yapılmıştır.

Yapı topluluğu cami, güney duvarına bitişik darüşşifa ve türbeden meydana gelmiştir. Yapı topluluğunda on bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabelerde caminin h.626 (1228-1229) yılında Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat döneminde Mengücekoğulları Beyi Ahmet Şah ve eşi tarafından yaptırıldığı belirtilmiştir. Yapının mimarı Megaralı Hasan Bin Firuz’dur. Caminin doğu cephesindeki pencere üzerinde bulunan kitabede Ahlatlı Nakkaş Ahmet, minberinde Tiflisli İbrahim oğlu Ahmet ve Hattat Mehmet, caminin güney duvarındaki ayette de Mehmet oğlu Ahmet’in isimleri yazılıdır. Bu kitabeler, yapı topluğunun bir ekip tarafından yapıldığını göstermektedir.





















Anadolu’daki Türk mimarisinin erken örneklerinden olan bu yapı topluluğundan cami, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen bir plan düzeni göstermektedir. Yöresel sarımsı kesme kalker taşından yapılmış olan cami ve medrese bir bütün olarak 32.00x64.00 m. ölçüsündedir. İbadet mekânına batı, kuzey ve doğusundaki üç ayrı kapıdan girilmektedir. Bu kapılardan doğudaki kapı sonradan pencereye dönüştürülmüştür. Bunlardan kuzey cephesinin ortasındaki anıtsal kapı diğerlerinden çok daha farklı olarak yapılmıştır. Anadolu’daki benzeri örneklerinden bezeme olarak da farklılıklar göstermektedir. Bu portal oldukça yüksek ve dışarıya taşkındır. Yüksek kabartma tekniğinde geometrik ve bitkisel motiflerle çevresi bezenmiştir. Geometrik motiflerin yanı sıra tam ve yarım yıldızlar, dörtgenler, altıgenler, baklava motifleri ve zencerekler de bezemeyi tamamlamaktadır. Bitkisel motiflerde kıvrık dallar, rumiler, palmetler ve az da olsa lotuslar bazen sade, bazen de karmaşık biçimde birlikte kullanılmıştır. Bu bezeme diğer kapılar ve Selçuklu dönemi portallerinden farklı olarak çerçeve dışına taşmaları ortaya ilginç bir görünüm getirmiştir. Bezemelerin kuralsız biçimde sınır tanımadığı da açıkça görülmektedir.

Caminin içerisinde dört sıra halinde dörderden on altı sekizgen paye ile beş sahın meydana gelmiştir. Kuzey-güney doğrultusundaki bu payeler birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Bu kemerlerin duvarlara enine destekler atılmasıyla da 25 dikdörtgen bölüm cami içerisinde meydana getirilmiştir. Mihrap önüne rastlayan kısım ise tromplu dıştan sekizgen şekilde bir külah ile örtülüdür. Bu örtü sistemi yapıya ayrı bir özellik kazandırmıştır. Bunun dışında kalan bölümlerin üzeri ise haç şeklinde, beşik ve yıldız şeklinde tonozlarla örtülmüştür. Bu arada iç mekânda beşik tonozlu bir hünkâr mahfiline ayrı bir yer ayrılmıştır. Bu durum Anadolu Selçuklu dönemi camileri arasında özgün hünkâr mahfiline sahip olması açısından da ayrı bir özellik taşımaktadır.






















Caminin mihrabı kesme taştan olup, kuzey cephesindeki giriş kapısının karşısındadır. Oldukça büyük boyda olan mihrabın yarım yuvarlak nişi yarım bir kubbe ile örtülmüştür. Minber ceviz ağacında sahte kündekâri tekniğinde yapılmıştır.

Cami içersinde bezemelere de geniş yer verilmiş olmasına rağmen bunlardan pek azı günümüze ulaşabilmiştir. Mihrap nişinde, mihrap önü kubbesinde, kemer geçişlerinde, tonozlarda, hünkar mahfilinin ahşap kiriş ve dikmelerinde kırmızı, yeşil boya izleri görülmektedir. Bu arada XIII. yüzyıl Anadolu bezeme örnekleri olarak da çeşitli motifler burada görülmektedir. Özellikle mihrapta yoğun biçimde bitkisel bezeme görülmektedir. Kıvrık dallar, palmet motifleri yaygın biçimde kullanılmıştır.

Caminin kuzeybatı köşesindeki minare orijinal değildir. Minarenin kaidesindeki bir kitabeden Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1565 yılında yaptırıldığı belirtilmiştir. Minare duvara bitişik köşeli bir kaide üzerinde tuğladan yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Oldukça kısa ve kalın bir görünümü vardır.
Darüşşifa:
Ulu Cami’nin bir bölümünü oluşturan darüşşifayı Ahmet Şah’ın eşi Turan Melek Sultan 1240 yılında yaptırmıştır. XVIII. yüzyılda bu yapı, hastane olarak yapılmış olmasına rağmen medrese olarak kullanılmıştır.
Darüşşifa caminin doğu duvarına bitişik olarak doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Kapalı avlulu ve üç eyvanlı tipte bir yapı olup, batı ve güneyi çift katlı olarak yapılmıştır. Ortasındaki avlu destekler ve çift yönlü kemerlerle dokuz bölüme ayrılmıştır. Avlunun ortasındaki sekizgen havuzun bulunduğu bölümün üzeri külahla örtülmüş ve dıştan oldukça görkemli bir görünüm kazanmıştır. Bunun dışında kalan bölümlerin üzeri sivri, yarım çapraz ve yıldız tonozları ile örtülmüştür.
Ulu Cami’ye bitişik olan darüşşifanın yapımında yüksekliği camiden daha az tutulmuştur. Böyle olunca da dışarıdan ayrı bir görünüm kazanmıştır. Giriş portali, dışarıya eğimli ve daha taşkındır. Bununla beraber cami portalinden farklı olarak da cephe duvarı ile aynı yüksekliktedir. Giriş portaline girift kompozisyonlar oldukça gösterişli bir durum kazandırmıştır. Dıştan beş şerit halinde çerçeve içerisine alınmıştır. Bu çerçeveyi oluşturan şeritler ve kapı nişi geometrik ve bitkisel motiflerle, yüzeyde boş yer kalmayacak biçimde bezenmiştir. Geometrik motiflerin yanında dörtgenler, altıgenler, baklavalar, sekiz ve on kollu yıldız motifleri görülmektedir. Ayrıca balıksırtı ve zencerek motifleri de onları tamamlamaktadır. Bitkisel bezemelerin arasına kufi yazılar yerleştirilmiştir. Portalin iki yanındaki mukarnaslı nişlerde figürlere yer verilmiştir. Kuzey yönünde çerçeve içerisine alınmış tek ve çift başlı kartal motifleri dikkati çekmektedir. Bunlardan tek başlı kartal yapının banisi Ahmet Şah’ı; çift başlı kartalın da Selçuklu devletini simgelediği ileri sürülmüştür.
Darüşşifanın batı cephesindeki portal, profilli sivri kemerli silmelerle sınırlandırılmıştır. Bu kapının üzerinde dilimli, aynalı kemerli ve dışarıdan bir sütunla bölünmüş bir pencereye yer verilmiştir. Bu portal caminin girişinde olduğu gibi dışa taşkın bezemelerle son derece gösterişlidir. Tekstil kapısı ismi yakıştırılan bu kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelere geniş yer verilmiştir. Ayrıca çokgen, fırıldak ve sekiz kollu yıldızlar da sıkça kullanılmıştır. Kıvrık dallar, rumiler, palmetler, lotüsler, yaprak ve akantus motifleri de onları tamamlamıştır. Vazodan çıkan palmetler ise burada ayrı bir özellik taşımaktadır. Portalin iki yanındaki yuvarlak rozetlerin üzerinde büyük boyutta, ancak tahrip olmuş birer insan figürü görülmektedir. Bunun yanı sıra portalin kuzeyinde altta silmeli üçgenlerle sınırlandırılmış olan yüzeyde iki insan figürünün olduğu görülmektedir. Bu figürlerin kimi tanımladığı konusu sanat tarihçiler arasında tartışmalıdır ve kesin bir sonuca da varılamamıştır. Bazılarına göre külliyeyi yaptıranların, bazılarına göre de ustaları simgelemektedir.
Darüşşifanın doğusunda, ana eyvanın kuzeyindeki mekân türbe olarak yapılmıştır. Bu mekân batı yönündeki bir kemerle ikiye ayrılmıştır. Türbenin batısı beşik tonozla, doğusu da tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Türbe içerisinde 16 sanduka bulunmaktadır. Bunlardan girişteki ilk sırada bulunan firuze sırlı tuğla ile olan sanduka Turan Melek Sultana, orta sırada altıgen firuze çinilerle kaplı olan sanduka da Ahmet Şah’a aittir.
Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi UNESCO tarafından 1985 yılında, 358 sıra numarası ile Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir. Günümüzde restorasyon çalışmaları Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Sivas Valiliği arasında yapılan protokol uyarınca yürütülmektedir.

1 yorum:

  1. Paylaşımlarınız için teşekkür ederiz Fujitsu servis olarak başarılar dileriz.

    YanıtlaSil